İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

YAZILARIM

12 Eylül Faşizmi Kimlerin Çocuklarını Korkuttu?

09 Ocak 2011 Pazar, 12:03

12 Eylül faşist darbesine muhatap olmuş insanların çocuklarında ortak bir tavırdır “KORKU… “ Bu çocukların birçoğunda, darbe yapan kötü adamlar kadar, ayrı kalmak zorunda kaldıkları ana ve babaya belli bir dönem “öfke ve kırgınlık” vardır davranışlarında.

12 Eylül faşist darbesine muhatap olmuş insanların çocuklarında ortak bir tavırdır “KORKU… “

Bu çocukların birçoğunda, darbe yapan kötü adamlar kadar, ayrı kalmak zorunda kaldıkları ana ve babaya belli bir dönem “öfke ve kırgınlık” vardır davranışlarında.

12 Eylül’de bedel ödemiş ailelerin çocuklarının ortak sitemidir şu sözler:

“Beni sevmiyorsun… Beni düşünmüyorsun. Beni yalnız bırakıp gittin. Bana ne başkalarının çocuklarından!.. Onları kurtarmak sizin göreviniz mi?” gibi, sitemlerle birçok çocuk ana-babasına tepki göstermiştir.

Bu nedenledir ki yıllar sonra bizim gibi 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbesine muhatap olmuş türlü türlü bedel ödemiş insanlara olan saygımdan ve tarihe tanıklık etmek için yazdım.

Özerlikle Diyarbakır cezaevindeki açlık grevleri ve utanası vahşette yitenlerin ve ülkenin her köşesinde uygulanan insanlık dışı işkencelerde ölenlerin anısına yazdım.

Sadistçe işkencelerde öldürülen, emniyetin 5. katından aşağı atılan, işini, aşını ve tüm geleceğini kaybeden insanları en azından kendi çocukları doğru anlasın diye yazdım.

Darbe günlerinde korkular yaşayan, sarsıntı geçiren tüm çocuklar gerçeği anlasın diye “Aneminde Başını Ezerler mi?” adı ile Mephisto yayınevinden çıkan 600 sayfalık bir anı romanı yazdım…

Annemin de Başını Ezerler mi? 12 Mart ve 12 Eylül faşizminin insanlarımıza yaşatmış olduğu maddi ve manevi işkencelerin tanıklığıdır.

Bu kitapta, ülkemiz tarihinde demokrasinin kökten yok sayıldığı, insan haklarının acımasızca ihlal edildiği, hukuksuzluğun kanun yapılarak uygulandığı karanlık günlerden bir kesit ele alınmıştır.
Annemin de Başını Ezerler mi? sorusunu,1980 Türkiye’sinde ilkokulda okuyan bir kız çocuğuna sorduran duyguyu nasıl anlatabiliriz?

Korku! Dehşet! Endişe! Panik.., Ve barbarca uygulanan şiddet!

Kızım ve kızım gibi tüm çocuklar bilsin ki onların anne babaları kendilerini öyle çok sevdiler ki; onların geleceği için ölümü göze aldılar.

Yine o insanlar hiçbir çıkar ve rant beklemeden ülkelerinin bağımsızlığı, halkın özgürlüğü ve refahı için yaşamlarını ve geleceklerini hiçe saydılar.

Sevgili dost okurlar,
Tek çocuğum, gözümün nuru, yaşama kaynağım, biricik evladım Olay Gazetesi köşe ve siyaset yazarı Özlem Buğday Yağmur’da bu “ korku, endişe, panik içinde bırakıldığı için bir müddet özellikle şahsıma kırgınlık hatta öfke duyguları beslemiş çocuklardan birisidir.

Yıllar sonra ise o günlerde annesine hissettiği bu öfke yıllar sonra yerini annesiyle gurur ve onur duymasına bırakmıştır.

Özlem Buğday Yağmur, bir hafta önce bir dergiye yazdığı 12 Eylül yazısında bakın o günkü duygularını ve korkularını nasıl aktarmış:

“O kötü adamlar bir gün sizi de öldürecek!
Biliyorum.
Gelecekler bir gün.
Sizi de almaya gelecekler.
Arkadaşlarınız gibi…”

Korkudan birçok gece ter-kan içinde ağlayarak uyanan Özlem Buğday, duyduğu endişeyi ifade etmiş.
Ve
“Daha 8 yaşını bile doldurmamış bir çocuğun, gözaltı, tutuklama, işkence ve ölüm gibi kavramlara bu kadar yakın olması, bu kavramlara bu kadar yakın yaşamış olması içimi acıtıyor.” demiş, Özlem Buğday Yağmur…

Tek çocuğuna bunları yaşattığını görüp onun haklılığı karşısında çaresizce başını eğen Güler Buğday gibi analar acaba bu sitemleri gerçekten hak etmişler miydi?

İster istemez sormuş Özlem Buğday;

“Ülkenin bütün çocukları için mücadele ederken, ya da ettiğimize inanırken yürekten…
Kendi çocuğumuzu ne hale getirdik!!!” diye suçluluk duymamışlar mıdır?”

Oysa bu duygularla kahrolan ana ve babalar 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbesini yapanlara, onlara zemin hazırlayanlara, onlarla mücadelelerinde kendilerini yalnız bırakan veya ihanet edip satanlara, hele hele yıllarca sus pus olup şimdi meydanlarda o günleri sömürmeye kalkanlara karşı nasıl lanet okumazlar? Nasıl isyan etmezler?

Bakın o korku günlerinde 8 yaşında olan Özlem nasıl anlatıyor endişe ve özlemlerini:

“Annemle babamın kötü adamlar tarafından götürülmeyeceğinden emin olmak istiyorum yalnızca.
Bir daha gitmesinler o mitinglere falan.
Annem herkesin annesi gibi olsun.
Mekik şeklinde, sallanan altın küpeler taksın. Ve mavi taşlı yüzükler…
Arkadaşlarımın anneleri gibi giyinsin. Bacak bacak üzerine atsın kibar kibar konuşurken.

Akşam olunca, “Babamız gelsin. Anne kız birlikte bekleyelim Babamızı…
O “Suç unsuru kitapları” okuyacaklarına birlikte televizyon izleyelim.
Ben artık kurtulayım kitap yaktırıcı pozisyonumdan.”

Çok haklı kızım… 12 Eylülde poşet poşet (Suçlu) (!) kitapları komşunun banyosunda yakılması için polis arabasının yanından taşımak zorunda kalmıştı. Döndüğünde de büyük bir gururla “Ben kurtardım sizi” demişti!

Ve bakın Özlem Buğday Yağmur, yine hangi duygularını paylaşmış bizlerle;

“Okuldan eve döndüğümde, “Bu gece öldürüleceksiniz!” Yazılı notlar bulmayayım kapıda!
Bulup da korkmayayım en çocuk halimle!
Hem ben şimdi nasıl anlatayım bazı akşamlar da rüyalarıma Dev-Genç’in girdiğini?..
“Bizimkilerin sevdiği bir dev var, bana pek de tekin gelmeyen…

Aslında ben korkuyorum ondan bütün devlerden korktuğum gibi. Çaktırmasam da, mahalledeki tüm diğer çocuklar kadar korkuyorum.”

Çocuk Özlem bir başka anısını da şöyle dile getirmiş:

O akşam yine Işıl Teyze’lerde toplanıyoruz.
Işıl Teyze’nin pikabında Dağlarına Bahar Gelmiş Memleket im’i ezbere dinlemeye bayılıyorum.
Niyeyse, Işıl Teyze öldürülür mü diye korkmuyorum hiç.
O da yasak kitaplar okuyor.
O da çoğu kez kısık sesle bir şeyler anlatıyor ama aklıma hiç kötü adamların Işıl Teyze’yi alıp gideceği gelmiyor.
Ellerinde ojeleri var Işıl Teyze’nin.
Oturup kalkarken şıngır şıngır sesler çıkaran uzun kolyeleri var.
Kibar kadın Işıl Teyze.

Annem gibi giyinmiyor.
Parkası da yok!
Annem ondan daha güzel aslında.
Çok güzel gözleri var annemin.
Biraz daha süslense, daha şık giyinse…
Arkadaşlarımın anneleri gibi olsa, kötü adamlar uğraşmaz onunla!

Böyle zamanlarda anneannemlere gidip annemin gençlik fotoğraflarına bakmak istiyorum hep.
En çok da,
Bir cumhuriyet balosundaki o çok şık ve güzel hali ile Uludağ’da kayak dönüşü çekilmiş havalı fotoğrafına bakmayı seviyorum.

Hep o kitaplar yüzünden!
Benim götürüp götürüp yaktırdığım o kitaplar yaptı her şeyi…
Asla kitap okumayacağım büyüdüğümde!

Şu okul bir bitsin, asla kitap almayacağım elime!
Kek, pasta yaparak bekleyeceğim çocuklarımın okuldan gelişini.
Örgü öreceğim boş zamanlarımda.
Onları bırakıp gitmeyeceğim hiçbir yere!
Hiçbir eyleme ve hiçbir mitinge…

Özlem gibi tüm çocukları korkutan, korkutmakla kalmayıp gerçekten geleceklerini karartan zor bir dönem, haksız, hukuksuz ve hayâsızca uygulamaların yapıldığı bir dönemdi o günler… İşte o zalim dönem yine Özlem’in penceresinden nasıl ifade edilmiş:

“Gidenin dönmediği bir dönemi yaşıyoruz hala…
Bizimkilerin pek çok arkadaşı dönmüyor örneğin…
Öyle tonton, öyle güzel insanlar gidiyor ki hepsinin ardından ağlıyorlar günlerce.
Ben de ağlıyorum.
Kimi öldürülüyor, kimi tutuklanıyor, kimi de kayboluyor.”

Gerçekten her gün bir başka acıyı paylaşıyorduk. Ancak çocuklarımızın bu kadar travma yaşadığını da belli ki görememişiz. Hoş görsek ne yapabilirdik?
Bakın şu küçücük çocuğun yazdıklarına; kimin niye neden toplanıp götürüldüğünün bile belli olmadığı o günlerde bu korkularını ve endişelerini giderebilir miydik?

“Ölmeyi biliyorum.
Kötü adamlar yakalayınca öldürüyor insanları.
Tutuklanmayı da biliyorum.
Ama şu kaybolmayı aklım almıyor bir türlü.
Koca koca adamlar nasıl kayboluyor birden bire?
Nereye gidiyorlar?
Niye çıkıp gelmiyorlar?
Bir de şu işkence meselesi var kavrayamadığım…”

Canım kızım işkence gibi insanlık suçu olan barbarlıklar hatta hayvanlıklar kavranır mı ki bilesin.

“Annem artık anneannemlerde daha çok kalmam için ısrar ediyor. Okuldan alınıp anneannemin güvenli evine bırakılıyorum.
Çok ama çor nadir zamanlarda gidebiliyorum yanlarına. O da tutturduğum için…

Güzel kızım seni güvenli bir yerde tutmaya mecburduk…

“Artık tamamen karanlıkta oturup, birbirleriyle bile fısır fısır konuşuyorlar.
Kapı çalınınca buz kesiyor ikisi de…
Korku kaplıyor gözlerini.
Eskisinden de çok korkuyorlar artık.
Babam sımsıkı kapalı perdelerin ardında, mum ışığında okuyor o akşam Cumhuriyet Gazetesi’ni…
Canım sıkılıyor.
Gölge oyunları yapıyorum duvarlara.
Kuş oluyorum, tavşan oluyorum…
Hiç bilmeden son kez kalıyorum o akşam evimizde.
Uzun sürecek bir ayrılığa düşeceğimizi bilmeden, son kez birlikte oluyorum annem ve babamla…
Çocukluğu o zamanlara denk düşen nice yaşıtım gibi, beni nasıl da uzun bir ayrılığın beklediğini bilmeden uyuyorum gölgelerin arasında.
Sonradan öğreniyorum artık annem ve babamla evimizde neden kalamadığımızı…
Onları neden göremediğimi…
Beni bırakıp neden gittiklerini hep sonradan öğreniyorum.
Aranıyor annemle babam…
Polis her yerde onları arıyor benden temelli götürmek için.
Karanlık gecelerin sonu kocaman bir ayrılık oluyor.

İŞTE BU YÜZDEN “HAYIR!”

İnsan yaşamının hangi zaman dilimi daha kıymetlidir?
Ya da hangisinin heba olması daha yakıcıdır?
İlk gençlik mi?
Yetişkinlik mi?
Yoksa çocukluk mu?…
12 Eylül’ün çocukluğunu çaldığı tüm yetişkinler adına, içten gelen bir istekle yanıtlıyorum bu soruyu…
Telafisi yoktur korkularla kirletilmiş çocukluk düşlerinin.
Biliyorum. Yokmuş!
Şu yaşımda hala, hiç utanmadan, hiç sıkılmadan zillere basıp kaçmak isteyişimin altında yatan nedendir erken sonlanmak zoruna kalan çocukluk haylazlıklarım…
Beni ve yaşıtlarımı zamansız büyümek zorunda bırakan 12 Eylül’ dür çocukluğumun hırsızı!
Birçok keşkemin, birçok yaramın altına yatandır…
Ve şimdi, yani bu gün…

Düşlerimi çalanların uzantılarına diyecek tek bir sözüm var.
O son akşamın karanlığında, evimizin duvarında hapis kalan gölge kuşumun yeniden uçmayı özlediği kadar “Hayır!” diyor, benim yürekli, akıllı, mesleğini; çıkara, ranta, bulaştırmadan, hiçbir siyasetçinin kişisel beklentisine yandaşlık etmeden, etik değerleri koruyarak edebi ile yapan onurlu kızım.

Burada kızımın yazısından kısa alıntılar yapmak zorunda kaldım. Yoksa o vahşet günlerini ve çekilen acıları, uygulanan insanlık suçu işkenceleri ve bu ilkel uygulamaların insanlarda yarattığı travmayı böyle basitçe anlatamayız.

O karanlık ve vahşet günlerde bırakın o işkencelerden geçen insanlardaki tahribatı, o hukuksuz dönemdeki atmosferin bir çocuk üzerindeki etkisini bu kısa alıntılar bile sizlere anlatıyordur.

Bunları burada anımsatmamın amacıysa:

Yapılan tüm darbelerde demokrasinin askıya alındığı, hukukun yok sayıldığı kuvvetler ayrımının olmadığı, tüm gücün tek elde toplandığı bir sistem uygulanmıştır. Tüm darbeler; ülkesini çağ dışı kılarken insanını da böyle çaresiz ve umutsuz bir duruma getirmiştir.

İşte o karanlık günleri yaşamış, her türlü insanlık suçuna tanıklık etmiş ve tüm acılara ortak olmuş insanlar olarak diyoruz ki:

Demokrasi, çoğunluk diktası değildir.
Demokrasi, sandıktan çıkan çoğunluğun kontrolsüz güç kullanması da değildir.
Demokrasi, kuvvetler ayrımını ortadan kaldırıp tüm gücü tek elde toplayıp diktatörlüğe giden yola zemin hazırlamak ta değildir.

Demokrasi, karşıt fikri ve düşünceyi yok etmek veya yok saymak, tüm muhalefeti susturmak, üniversiteleri ve sendikaları kuşatıp etkisizleştirerek “arka bahçe” haline getirmek, medyayı kuşatmak veya kiralık kalemlere dönüştürmek ise hiç değildir.

İşte bu nedenle yazdıklarım:

AKP hükümetinin uzlaşıdan uzak, “Ben yaptım oldu. Uysa da olur uymasa da. Nasıl olsa çoğunluk bende” dayatmasıyla TBMM’den sadece AKP oylarıyla çıkardığı Anayasa paketinin halka sunumundaki istismarı ortaya koymak içindir.

Şimdi soruyorum, 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbesine muhatap olmuş bir insan olarak benim kadar ve bu acıların muhatabı olmuş solcular ve diğer cephede gerçek Ülkücüler kadar kim darbelere karşı olabilir?

Bu acıları bizzat çekmiş veya en yakınındaki insanlar çekmişse; kimi öldürülmüş, kimi kaybolmuş kimleri, intihar etti masalıyla emniyetin 5. katından aşağı atılmışsa ve bunlara tanıklık etmiş insanlar olarak bu gün AKP’nin makyajlı anayasa paketine “HAYIR” diyorsak lütfen itibar edin.
Bizlerin ve biz gibi düşünenelerin darbe anayasasını savunmalarına olanak olmadığını anlayın.

Başbakan’ın 12 Eylül faşist darbesinin mağdurlarını kullanarak ağlamasına (!) ve ölülerimizin mezar taşlarına basa basa duygularımızı istismar etmesine izin vermeyin.

Bütün darbe yapanlar: demokrasiyi ve halkın çıkarlarını korumak adına yönetime el koyduğunu ilan eder.
Ancak önce hukuku ortadan kaldırır. Daha doğrusu hukuku kendilerine ve kendi geleceklerini korumaya kalkan ederler. Bu darbeleri askerde yapar sivillerde.

İşte bugün AKP’lilerin savunduğu ve Recep Tayip Erdoğan’ın meydanlarda gırtlağını yırtana kadar bağıra çağıra insanları kandırıp oy istediği anayasa değişikliğindeki amaç bu koruma kalkanına ömür boyu sahip olabilmektir.

Ve yine AKP iktidarı, yaptıklarının hesabının sorulacağından korkan anlayış; aynı zamanda Yüce Divan görevini gören Anaya Mahkemesinin yapısını değiştirip kendi atayacakları kişilerce geleceklerini güvence altına almaya çalışmakta ve bunu da halka “özgürlük ve çağdaşlığın” gereği olarak dayatmaktadır.

Sevgili okur, benim oyum ”Hayır” olacak.

Ayrıca yine benim oyum: 12 Mart, 12 Eylül faşist darbesinde ve ona giden yolda; ölen, öldürülen, kaçan, kaybolan, sakat kalanlar için HAYIR olacak.

Yine faşist darbe dönemlerinde gözaltında, kocasının ve yakınlarının gözü önünde hayvanca tecavüze uğrayan ve bu utançla yaşamak zorunda kalınca akıl sağlığını yitiren kadınlarımız adına HAYIR diyorum

Bu vahşetin hangi türü olursa olsun mağdur edilmiş tüm insanların yada bu acıyı paylaşmış, bu korkularla baş etmeye çalışmış tüm yurttaşlarımızın ve onların çektiklerinden dolayı ihmal edilmiş, ana babasından belli bir dönem veya tamamen yoksun kalmış tüm çocuklarımız için HAYIR::: HAYIR…Milyon kere HAYIR diyorum.

SON BİR UYARI BURSA CHP’ye:

AKP elindeki tüm devlet olanaklarını kullanarak halka ulaşmaya ve onları göz boyayarak ikna etmeye çalışıyor.

AKP, tüm yerel yönetimlerin maddi gücünü, teknolojisini, araç gerecini ve insan gücünü seferber ederek çalmadık kapı bırakmadan halkı inandırmaya çalışıyor.

AKP, mübarek ramazan ayında insanlarımızın yardımlaşma duygularını ve nereden aktığı belli olmayan akıl almaz finans gücünü de kullanarak, özellikle yoksul ve kalabalık göç almış bölgelerimizi iftar ve yardım paketleriyle ablukaya alıp etkilemeye çalışıyor.

AKP, yazılı ve görsel medyada ki etkisini en yüksek düzeyde kullanarak gerçek dışı beyanlarla tüm yurttaşların beyinlerine kazınıyor

Gördüğümüz gibi tüm ama tüm koşullar AKP’den yana…. Bir benzetme yaparsak; tıpkı Kurtuluş Savaşındaki emperyalist güçlerin imkânları gibi mukayese kabul etmeyecek kadar orantısız bir güç var ellerinde

Sonuç:
İşgalci tüm emeparyalist güçlere karşın:

Karnı aç, ayağı yalınayak, üstü başı çıplak, elinde orağı, çapası, tırpanı ile yol koyulmuş ülkesinin bağımsızlığını savunmak için, onurlu ve insanca yaşayabilmek için kadın-erkek, yaşlı-genç, çoluk çocuk, Mustafa Kemal’in öndeliğinde yola koyulmuş… Ve o ruhla, o özveriyle “Genç Türkiye Cumhuriyetinin” temelleri atılmış.

Bu anlayışın ürünü olarak ta CHP kurulmuş…

Şimdi rica ediyor ve bir abla olarak uyarıyorum.
Kimse bu partiyi küçük hesaplarının ve beklentilerinin aracı olarak görmesin.

CHP: her fırsatta kızılıp, küsülen, küfredip gidilen, olanak bulunca daha doğrusu ikbal ışığı görülünce yeniden dönülen ve gelir gelmez (savulun biz geldik) diye ortalık toza dumana sokularak, yüksek egoların tatmin yeri değildir.

Üstelik gün kişisel yarışların yapılacağı, üyelerin (benden- ondan-karşıdan) diye kategorize edilip edilgen halde tutulacağı günde değildir.

Gün özellikle CHP için topyekûn; (kimse geride kalmadan, özellikle yok sayılıp kenarda köşede bırakılmadan) seferberlik günüdür.
Kimse bu uyarılarımı görmez-anlamaz olmasın. Yine paranoya görüyor demesin. Gelinen nokta bu kadar ciddidir.

Tek adamlığa, diktatörlüğe, otokritik bir yapıya giden yolun kilometre taşları döşeniyor. Bu koşullarda CHP’nin en önemli silahı insan gücüdür.

Yıllardır bu partiye gönül vermiş, hiçbir çıkar elde etmemiş, ne ihale peşinde koşmuş, “ne kantin, ne büfe, ne çay bahçesi, ne restoran” işletmesi derdine düşmemiş, cebindekini, elindekini paylaşmış CHP’liler çağrım sizleredir.

Gönül birliği ile bu partiyi terk etmeden bu günlere taşımış tüm partililerin ortaya çıkma, el ele verme, omuz omuza dayanışarak gelen tehlikeye karşı set olma, etten duvar olma gündür.

Birtakım insanlar 10 ay sonraki seçimlerin hesabını yapmadan, şu kara günlerde birbirine çelme takmadan, güçlü egolarına ve eski çocukluk hastalıklarına geri dönmeden çalışmak zorundadır.

Bu duyguları taşıyan tüm CHP’liler kimseden görev beklemeyin!.. Hepiniz Mustafa Kemal adına görevli ve sorumlusunuz.

Bu uyarılarımı gereken insanlara çok söyledim. Çok tekrarladım. Her ferdimize ihtiyacımız olduğunu, kimseyi ötekileştirmeye hakkımız olmadığını, kimsenin bu partide egemen güç olamayacağını döne döne anlattım.

Son bir kez de yazarak uyarmak ve tarihe not düşmek istiyorum.

Bu referandumda siyahla-beyaz, karanlıkla- aydınlık ve özgürlükle- esaret ve bireyle kulluk oylanacaktır. Kimse bunu unutmasın ve gereğini yapsın

Bunun için oyumuz “HAYIR” olmalıdır.


CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN

11 Haziran 2015 Perşembe, 12:05

GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.

15 Aralık 2014 Pazartesi, 09:50

ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..

24 Eylül 2014 Çarşamba, 17:48

12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?

12 Eylül 2014 Cuma, 08:33

Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?

04 Ağustos 2014 Pazartesi, 12:37

Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'

09 Temmuz 2014 Çarşamba, 09:41

Tüm Dostlara Teşekkür…

03 Nisan 2014 Perşembe, 09:09

Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!

06 Mart 2014 Perşembe, 12:22

Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:

01 Ocak 2014 Çarşamba, 12:09

Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...

13 Aralık 2013 Cuma, 14:43

Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.

05 Ekim 2013 Cumartesi, 08:35

Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...

10 Temmuz 2013 Çarşamba, 09:23

Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım

16 Haziran 2013 Pazar, 05:22

CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…

12 Haziran 2013 Çarşamba, 21:08

Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!

04 Haziran 2013 Salı, 08:22

“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…

15 Mayıs 2013 Çarşamba, 07:40

Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.

29 Ekim 2012 Pazartesi, 02:36

Sadece İnsan Olmak!

26 Eylül 2012 Çarşamba, 08:25

Annemin de Başını Ezerler mi?

12 Eylül 2012 Çarşamba, 08:21

Sol Pencereden Ülkücü Yazar Metin Kaplan ve Yeni Kitabı: “Fent/ Orgeneral Eşref Bitlis Suikastı”

20 Ağustos 2012 Pazartesi, 11:33

CHP’de 'Değişim - Dönüşüm ve Yenileşme' slogan olarak kalıp yanlış algılamalarla dezenformasyona sebep olmamalı…

21 Temmuz 2012 Cumartesi, 07:26

CHP’de, %33 Kadın Kotasındaki Haksız Uygulamalar, Siyasetteki Kadın Emeğini Yok mu Ediyor?

25 Haziran 2012 Pazartesi, 18:49

CHP İl Kongresinde kalite, zarafet ve hoşgörü çıta yükseltti.

18 Haziran 2012 Pazartesi, 11:40

CHP’de Değişim ve Uzlaşma Talebi Filiz verdi.

16 Haziran 2012 Cumartesi, 14:56

Gürhan Akdoğan, CHP İl Başkanlığına Aday Olmuyor! Değerli Emaneti Yahya Şimşek’e Teslim Etmek İstiyor.

05 Haziran 2012 Salı, 10:42

Bugün köşemi ‘İşten çıkarılmam için bana tuzak kuruldu’ diye isyan eden Gazeteci Özlem Buğday Yağmur’a verdim:

21 Mayıs 2012 Pazartesi, 10:45

Bu gün anneler günü. 12 Eylül faşizminde sürgünde olan bir annenin duyguları!...

13 Mayıs 2012 Pazar, 11:04

1 Mayıs emeği sömürmeyenlere bayram olsun

01 Mayıs 2012 Salı, 14:32

Bu gün göz ameliyatı olacaktım, ancak gelişen bir kriz sonucu amelyat masasından kalkmak zorunda kaldım.

27 Nisan 2012 Cuma, 08:04

Tatlı Cadılarımın yani “Genetik Devrimcilerin “ bu gün yaş günü…

22 Nisan 2012 Pazar, 10:26

12 Eylül Faşist Darbesinde Avukat Ahmet Hilmi Feyzioğlu Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün beşinci katından atılarak öldürülmüştü…

04 Nisan 2012 Çarşamba, 12:14

CHP'den emekçi kadınlara onur belgesi

09 Mart 2012 Cuma, 06:54

Genetik Devrimci Çocuklar…

04 Şubat 2012 Cumartesi, 09:07

Ülkenizi ve halkınızı ‘torunlarınız’ gibi sevin!!!

03 Ocak 2012 Salı, 10:37

CHP’de muhalefet ve Baykal’cılar, bulanık suda balık avlamak istiyor…

13 Aralık 2011 Salı, 08:37

Bu ülkede mütevazı olmak; hele hele siyasette böyle davranmak aptallığa eşdeğerdir…

29 Kasım 2011 Salı, 08:48

Mutsuzum… Ancak, Mutsuzluk tehlikelidir…

20 Kasım 2011 Pazar, 09:53

Beşinci kattan aşağıya düşmek kaç saniye tutar acaba?

07 Ekim 2011 Cuma, 10:40

VİCDAN…

17 Eylül 2011 Cumartesi, 13:59

Huylu huyundan vazgeçmiyor!!!

01 Eylül 2011 Perşembe, 09:11

CHP Üst Yönetiminde Değişimin Kodları!!!

13 Ağustos 2011 Cumartesi, 08:27

Sayın Gürsel Tekin, Bursa İl Kongresi ile ilgili çıkan spekülâsyonlara, ‘Sol/Sosyal Demokrat’lara yakışan’ tavrı koydu.

06 Ağustos 2011 Cumartesi, 14:40

Bursa CHP, kriz üretme merkezi oldu...

30 Temmuz 2011 Cumartesi, 10:17

Yeni CHP’den duyurulur:“Yeni bir tüzük yapmayı düşündüğümüzden, eskisinin hükmü yoktur…!!!”

14 Temmuz 2011 Perşembe, 11:21

Yeni CHP’de Mızrak Çuvala Sığmıyor.

22 Haziran 2011 Çarşamba, 09:23

Egosu Doyumsuz Başbakan’ın Belaltı Savaşlarının Gerekçesi...

18 Mayıs 2011 Çarşamba, 11:20

Yeni CHP Zengin Severler Partisi mi Oluyor?

17 Nisan 2011 Pazar, 14:43

Yeni CHP’de: GDO’lu üyeler İN, organik üyeler OUT…

22 Mart 2011 Salı, 09:08

Bursa’da Aydınlığın Meşalesini Mümin Ceyhan Taşıyor.

10 Mart 2011 Perşembe, 15:37

CHP Sağcı, AKP Solcu, arıyor!!! Fikri Sağlar’dan ‘RET’

02 Mart 2011 Çarşamba, 15:43

Bursa CHP’de Yöneticiler (!) Kafayı Basına Taktı…

24 Şubat 2011 Perşembe, 12:59

Mudanya CHP’de kuraldışı uygulamalar kaos yarattı.

12 Şubat 2011 Cumartesi, 17:22

CHP’de Ayaklar Baş Olmasın!!!

04 Şubat 2011 Cuma, 14:27

Bursa Bağımsız’dan Merhaba...

02 Şubat 2011 Çarşamba, 08:32

Deniz Baykal'a 2nci Ciddi Uyarımdır!

12 Ocak 2011 Çarşamba, 12:02

Referandum Değerlendirmesi

11 Ocak 2011 Salı, 12:01

CHP ve Kılıçdaroğlu'na Pranga Olmayın

10 Ocak 2011 Pazartesi, 12:01

12 Eylül Faşizmi Kimlerin Çocuklarını Korkuttu?

09 Ocak 2011 Pazar, 12:03

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız