İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

YAZAR YAZI

Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

İstihbarat Daire eski Başkanı Sabri Uzun, müthiş iddialarla ortaya çıktı. Tayyip Erdoğan’la “paralellik” sağlamak için olacak, yeni kitabına “İn” adını koymuş. Cumhurbaşkanıyla birlikte, kol kola “inlerine girsinler” bakalım! Belki bu arada, Uzun göze de girebilir; böylece değerli bir makama gelmeyi başarır.

Gazeteye yansıdığı kadarıyla söylüyorum: Sabri Uzun, 2007’de, Ankara’da, Sıhhiye’de, katlı otoparkta bulunan bomba yüklü minibüsün, Cemaatçi polisler tarafından oraya konulduğunu, o polislerin, bu operasyon sayesinde, yüklü miktarda nakit para ödülü almak istediklerini anlatıyor.

Uzun, söz konusu operasyon dolayısıyla bir para ödülü alınıp alınmadığını, alındıysa paranın miktarını, iddiasını desteklemek üzere açıklayabilir mi? Muhtemelen her başarılı operasyonda görüldüğü gibi, polisler taltif edilmiş olabilir. Bir süre önce, “usulsüz taltif aldılar” gerekçesiyle bazı polisler tutuklanmıştı. O sırada, ulaştığımız bilgiler, 2008-2012 yılları arasında, toplam 684 bin personele en az 2, en çok 24 maaş taltif ödülü verildiğini ortaya koyuyordu. Meğer Emniyet teşkilâtı görevlilerinin %91’i bu imkândan yararlanmış. Rakamlar da çok küçük. 5 ilâ 10 bin lira arasında değişiyor.

Aklıma takılan ikinci husus şu: Uzun, madem böyle bir tertibi biliyordu, niçin bugüne kadar sustu? Öğrendiklerini, iktidar mensuplarıyla paylaşabilirdi. Susup beklemek, adeta pusuya yatmak ve sonradan “fırsat bu fırsat” diye ortaya çıkarak, yolsuzluklara bulaştığı konusunda ciddi şüpheler olan birileriyle el ele tutuşmak, önemli bir karakter zaafını yansıtıyor.

Uzun’un, Cemaat takıntısı, Daire Başkanlığı’ndan ayağının Cemaatçi polisler tarafından kaydırıldığı düşüncesine dayanıyor. 2006 yılında, İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan, hükümet yetkililerine, Şemdinli olayıyla ilgili bir bilgi notu ulaşmıştı. O notta, askerlerin, Şemdinli soruşturmasını engellemeye çalıştıkları anlatılıyordu. Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın, faillerden Astsubay Ali Kaya için, “Tanırım benim askerim; iyi çocuktur” demesinin, yargı sürecini etkilemeye yönelik olduğu hatırlatılıyordu. Sabri Uzun bu bilgi notundan dolayı, askerin talebi üzerine, Daire Başkanlığı’ndan alındığını düşündü. Bilgi notunu kendisi yazmadığı için de “Cemaat tarafından oyuna getirildim” kanaatine sahip oldu. Oysa Sabri Uzun’un TBMM Şemdinli Komisyonu’na verdiği ifadeler de aynı istikametteydi. Kendisine, “Hakkâri’deki bu patlamalar ve Umut Kitabevi’ne konulan bombanın yol açtığı ölüm hadisesi önlenemez miydi” sorusunu soran milletvekillerine Sabri Uzun \'Hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz\' cevabını vermişti. Uzun’un Komisyon ifadesi çok çarpıcıydı. Bu sözleriyle olayın, “PKK’nın değil devletin işi olduğunu” açıklıyordu. (Benim kanaatime göre de devletin işiydi. Çünkü o tarihe kadar Hakkâri’de peş peşe patlayan bombalar, birden bire kesiliverdi.)

O günkü AK Parti, askeri müdahaleden çekiniyordu. Bu yüzden, Yaşar Büyükanıt’ın, Sabri Uzun’un görevden alınması talebini kabul etti. O bilgi notu, -Uzun tarafından yazılmamış bile olsa– kendisinin komisyondaki ifadesiyle aynı içeriğe sahipti. Uzun, Hakkâri’deki patlamaların ve Şemdinli’deki Umut Kitabevi’ne yönelik saldırının “derin devlet”in işi olduğunu düşünüyordu. Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihracı gibi, Sabri Uzun’un da İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan alınması, ülkede askeri iradenin egemen olmasının bir sonucuydu.

17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra “cadı avı” başladı. Cemaat’in günah keçisi ilan edildiği günümüzde, bu kervana katılmak hiçbir risk taşımıyor; aksine ödüllendirilme imkânı yaratıyor. Herkes karakter testinden geçiyor.

Türkiye ve şiddet

Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, “Paris saldırısından sonra Türkiye’de de benzer saldırıları beklemek gerekir” dedi. Eski MİT’çi Cevat Öneş de Türkiye’de cihatçıların uyuyan hücrelerinin olduğunu söyledi. Öneş’inki objektif bir tespit. Cihatçı kadroların Türkiye’de barınabilmelerine müsait bir ortam bulunduğundan ve bunun büyük bir risk teşkil ettiğinden söz ediyor.

Nurettin Canikli ise 2003’ten beri AK Parti’yi devirmeye yönelik cunta teşebbüslerini, Gezi olaylarını, 17-25 Aralık operasyonlarını hatırlatıyor, birtakım şiddet olaylarının ülkeyi istikrarsızlaştırmak amacıyla ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Canikli, “silahlı cihat” üzerinde hiç durmuyor, hedefin hükümet olduğunu vurgulamak suretiyle, yeni bir mağduriyet zemini hazırlıyor.

Türkiye’yi kapsayacak bir şiddet dalgası ihtimalinin üzerinde Fuat Avni de duruyor. O da başka bir maksada işaret ediyor: “Cemaat’i terör örgütü ilan etme işi MİT’e havale edildi. Büyük bir şehirde, onlarca masum insanın ölebileceği eylem planı MİT tarafından organize edilebilir ve Cemaat’e mal edilebilir.”

Tahşiye operasyonuyla, Cemaat’i terör örgütü ilan etme planı tutmadı çünkü iddialar saçma sapandı. Sonuç almak için, eski derin devlet uygulamalarına benzeyen bir yöntem uygulanabilir mi? Taşlar o kadar yerinden oynadı ki, her şey mümkün. Aman dikkat!!!

Akyol’dan değerli bir kitap

Taha Akyol’un “Türkiye’nin Hukuk Serüveni” isimli eseri, Doğan Kitap’tan yayınlandı. Akyol, İslâm hukuku ve demokrasi konularını, herkesin anlayabileceği sade bir dille anlatıyor. Dünkü olayları naklederken sık sık bugünkü gelişmelere ışık tuttuğunu görmek mümkün.
Dünyada en çok merak edilen ve tartışılan konulardan biri İslâmiyet’in demokrasiyle bağdaşıp bağdaşmadığı hususu.

“Evet, bağdaşır” diye cevap veriyor Akyol. Zira Kur’an-ı Kerim, bir yönetim şekli belirlememiştir: “İslâm, Kur’an-ı Kerim ve peygamber etrafında bir toplum ve devlet yaratmış. Fakat peygamber bu dünyadan çekilince, yöneticilerin nasıl tespit edileceğine dair hiçbir kural koymamıştır. Onun için 4 büyük halifenin hepsi farklı usullerle seçilmiştir.”

Taha Akyol’un halifeliğin saltanata evrilmesine yol açan Muaviye hakkında yazdıkları da hukukla sınırlanmayan bir iktidarın keyfiliğe nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Akyol, Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya’sında, hukukçuların yetersizliğinden ve susturulmuş olmalarından söz ettiğini söylüyor: “Önceleri Şam’da oturan Sahabe fıkıhçıları tükenmiş olup, diğer Şam ileri gelenlerinin ekseriyesi Kur’an hükümlerine vakıf olmadığından, Muaviye’nin hataları fark ve temyiz edemezlerdi. Oldukça vakıf olanlar da ağız açamazlardı.”

Akyol, Cevdet Paşa’nın bu tespitinden yola çıkarak, “Kabaran siyasi güç hırsı, hiçbir zaman kendisini sınırlayacak hukuku sevmez” sonucuna varıyor: “Muaviye’nin maksadı, Hz. Ali’ye karşı iktidar savaşıydı. Şam Valisi Muaviye, o zaman çok büyük bir gücü ifade eden kabile asabiyesini, tutkusunu harekete geçirdi. Bu güç karşısında, Kur’an’ın kabileciliği yasaklayan hükümlerini ve hukukun üstünlüğünü uygulayacak güçlü bir hukuk kurumu henüz yoktu. Cevdet Paşa’nın dediği gibi, fakihler, yani hukukçular ya gidişin farkında değillerdi ya da Muaviye tarafından susturulmuşlardı. Cevdet Paşa ağız açamadıklarını söylüyor.”

4 halife döneminden başlayarak Osmanlı’yı da içine alacak şekilde, Müslüman dünyada hukuki gelişmelerin farklı aşamalarına değinen Akyol, tartışmayı Cumhuriyet dönemine kadar uzatıyor. AK Parti hükümetinin icazet aldığı, danıştığı, adeta fetva makamı gibi gördüğü Hayrettin Karaman’ın düşüncelerini de irdeliyor. Onlara karşı kendi görüşlerini yazıyor.
Sadece mazimizi öğrenmek için değil bugünü de doğru yorumlamak amacıyla kaleme alındığı belli olan “Türkiye’nin Hukuk Serüveni”ni okumanızı hararetle tavsiye ederim.

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız