"Şüyu vukuundan beterdir..."
İnsan onuru, özel hayat ve tecessüs
İnsan onuru ve tecessüs!
Temel değerler içinden düşünecek olursak, insanların özel hayatına ilişkin tecessüs hoş görülmemiştir.
Tecessüs, bir şey hakkında bilgi toplama, iç yüzünü çözmeye çalışma, derinlemesine araştırma gibi anlamlara sahiptir. Objektif hakikatlerin bilinmesi adına yapılan araştırmalar, kuşkusuz insan ve topluma fayda getirir.
Ancak burada biz olumsuz anlamdaki tecessüsten bahsediyoruz. Habercilik, gazetecilik, siyaset gibi alanlarda, insanların mahremiyet alanına ilişkin hiçbir araştırmanın izahı kabul edilemez.
İslam'ın olmazsa olmazları arasında, özellikle sosyal sorumluluklar bağlamında ele alınması gereken, başkalarının şeref ve haysiyetine halel getirecek her türlü söz ve davranıştan kaçınma yasağı vardır.
Kişiyi toplum huzuruna çıkamayacak duruma düşürmek, onun onurunu çiğnemek, gururunu rencide etmek kul haklarına ilişkin düşünülmelidir.
"Birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın" yasağını Yüce Mevla, insanın bizatihi kendi sınırlarını kendinin belirleyeceği mahremiyet alanı ile ilgili koymuştur.
•••
Zaman zaman pek çok insanın başına gelen, belki insanın kendinden bile sakladığı, isteyerek veya istemeyerek yaptıklarını, maalesef birileri acımasızca ifşa edebilmektedir...
Kendinden bile diyorum, çünkü hiç kuşkusuz insan çatışma varlığıdır. Halden hale, durumdan duruma geçebilir. Bu gün yaptığına yarın pişman olabilir... Kul hakkı olmadığı sürece, kendi ile Rabbi arasındaki kusurlarına, üçüncü kişilerin tecessüsle yaklaşması ve onu başkalanna duyurması ayetçe yasaklanmaktadır.
Yapılan ifşanın, ilgili kişide yaşatacağı travma, eşi, ailesi ve dostlan üzerinde bırakacağı üzüntü, bunların yanı sıra toplumda oluşturacağı zihin karışıklığı, dinlerce tecessüsün neden yasaklandığını ortaya koymaktadır.
Eskilerin şüyu vukuundan beterdir dedikleri şey bu olsa gerektir. Yani bir şeyin dilden dile dolaşması, olmasından daha kötüdür.
Hele hele siyaseti bunlar üzerinden yapmak, hatta bunu meziyet addetmek, anlaşılması zor bir tutumdur.
Diğer taraftan, ilgili kişiden ziyade, ifşayı yapanın kaybettiklerini de sorgulamamız gerekir. Başkalanna zarar vererek kendini tatmin etmek veya başkalarının uğradığı zarardan fayda ummak aynı şekilde kirlenmek demektir. Enteresandır, bu konuda Peygamberimiz, kınadığınızı yaşamadıkça ölmezsiniz buyurmaktadır.
•••
Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeylerin, başkalarına da yapılmasını istememek anlayışını, ısrarla dikkatlerimize sunar dini öğretiler. "Kim kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter. Kim ayıbını açığa vurursa, Allah da onun ayıbını açığa çıkartır" hadisi bu noktada oldukça manidardır.
İnsanın ruhsal anlamda meşguliyeti kendisiyle olmalıdır. Bu manada sorgulayacağı kişi yalnızca kendisidir.
Şahsiyetini oluştururken inançlı insan, değer hükmünü başkası üzerinden değil, kendisine acımasızca verebil-melidir.
Hz. Mevlana nın "Kusurları örtmede gece gibi ol" sözünü, yine bu mealde okumak gerekir.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi objektif hakikatlerin bilinmesi için, tecessüs veya derinlikli araştırmalar, hak, hukuk ve adalet adına ortaya konulacaktır ve konulmalıdır.
Söz gelimi, bir yanlışa mani olmak veya bireyin hakkını korumak ya da bir zulmü kaldırmak, bir hırsızlık vakasını ya da cinayeti açığa çıkarmak için, hukuk ve etik sınırları içinde her türlü mücadele verilmelidir. Aksi
takdirde toplım düzenini oluşturmak mümkün değildir.
Yeter ki burada yaratılmaışların en şereflisi olan insanın onurunu rencide edecek olmayalım.
|