Başbakan da Bakan Şahin gibi düşünüyor...

28 Mayıs 2012 Pazartesi, 08:22

ARDA USKAN /TAKVİM

Bu yazıya başlamadan önce çok düşündüm. Yanlış anlaşılmamak için en baştan belirtmek istiyorum ki, idam cezası dahil, insan yaşamına son veren her türlü eyleme baştan karşıyım. 'Karşı taraftaki' kim olursa olsan onun yaşama hakkına da sonsuz saygım var. Bu, 'elde var bir'. Şimdi gelelim söyleyeceklerime... Başbakan Erdoğan, Uludere olayına ilişkin Şahin'in açıklamalarına cevaben Hüseyin Çelik'in sözlerini değerlendirdi. Ama bu CHP başta olmak üzere muhaliflerin beklediği cevap olmadı.
Çünkü Bakan Şahin görevden alınmıyor.
Başbakan kesin bir dille, 'Uludere hakkında ne gerekiyorsa yaptıklarını, kaçakçılığın asla hoş görülemeyeceğini, tazminat ve özürle ilgili gerekli adımların atıldığını ve terör örgütü veya uzantılarının onlardan daha farklı beyanlar bekliyorlarsa kusura bakmamalarını, çünkü bu işin idari ve adli incelemelerinin yapıldığını\' tane tane anlattı.
Ama nedense isteyen istediğini anladı yine. Oysa apaçık ortada...
Hükümet kanadı -Hüseyin Çelik de dahil- 'Uludere'de kaza ile ölenlerin sütten çıkma ak kaşık olmadıkları konusunda hem fikirler. Ortada yasalara karşı yapılan bir eylem var. Batı şehirlerinde -yine Anadolulu olsunbir vatandaş sigara kaçakçılığı yapsa, fakir-işsiz denmez cezasını alır ve hiçbir emniyet gücü de buna göz yummaz. Çünkü kanunlar suçlunun ne kadar mağdur olduğuna, bunun sebebinin devlet olmasına bakmaz, tutuğunu atar içeri. Evet burada bir istihbarat ihmali ve korkunç bir hata vardır ama bu Kürt vatandaşlarımızın seçtikleri veya mecbur kaldıkları geçim şeklini mazur göstermez. Ve yapılanı yargı önünde aklamaz.
Gelelim Şahin'in o bir sürü tepki alan sözlerine; 1- \'Yanlıştan doğru sonuç çıkmaz.
Bu vatandaşlarımız kaçakçılık yaparken vurulmuştur. Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Kaçakçılık olayı gölgede kaldı. \'Filmin bütününe bakılınca özür dilenecek bir şey yoktur.\'
Bu sözlerin bir tek şu yanına itiraz edebiliriz; Yakalansalardı, cezaları ölüm mü olurdu?
2- \'O bölge KCK'nın kontrolünde olan bir bölgedir.\'
Şahin belli ki 'Bölgede PKK kol gezmektedir' demek istiyor. Yalan mı? Ha KCK, ha PKK... Buradan devlet otoritesi zafiyeti anlamını çıkarmak ayrı bir maharet tabii. Ve anlamama ısrarı neden acaba?
3- \'Bölücü terör örgütünün sıktığı kurşun, giydiği giysi ve ayakkabı parayla alınıyor. Bu gençler figüranlardır. Filmin baş aktörleri vardır.\' Figüran, değersiz insan anlamına gelmez. Sadece istenileni yapan, başrol kadar söz sahibi olmayan oyuncu anlamına gelir. Yeşilçam figüranları olmasa film olmaz. Ama burada kaçakçılık yapan insanlar, çaresizliklerinden faydalanılarak (belki de tehditle veya isteyerek) bu işi yapan insanlardır. 'Olan onlara olmuştur' anlamında kullanılmış bir cümle, bakan Şahin'in cümlesi...
4- \'BDP bu olayın parçasıdır.
Kaçakçılık emrini bizzat BDP veriyor. O insanlara kaçak malı veren PKK terör örgütüdür.
Kaçakçılığın rantını elde eden KCK terör örgütüdür.\' Daha önce aynı cümleleri bu köşede ben de yazmıştım.
5- \'Olayı suçluluk psikolojisiyle görmüyoruz. O gençlerimiz orada olmamalıydı!\' Bu saptamaya Başbakan ve diğer hükümet üyeleri de katılıyor. Şimdi Şahin söyleyince mi kabahat oldu?
Geriye ne kalıyor? İçişleri Bakanı'nın beyanatını bir kez daha fesatlık etmeden dikkatlice okumak.
Not; Bakanın vatandaş oynatmasını hala affetmiyoruz bu
arada biline...

Kürtaja karşı olmak!
Münafıklardan' ilk tepki, \'Gördünüz mü Başbakan burayı İran yapacak\' şeklinde oldu. Çünkü Tayyip Erdoğan dün, \'Kürtaj, çocuğu ha ana karnında, ha dışarıda öldürmekle eşdeğerdir\' dedi. Erdoğan'ın 'çocuk' mevzuna nasıl baktığını baştan beri biliyoruz. \'En az üç evlat\' lafı buradan geliyor. İsteği, 'dosta düşmana karşı ülkede genç ve güçlü bir neslin' varlığı. Yoksa 'dinen yasaktır' deyip olayı muhafazakarlığa bağlamıyor. Ama bu arada 'yasaklamanın' bazı mahsurlarını unutuyor Başbakanımız. 1- Tıbbın geldiği noktada, çocuk anne karnındayken 'zeka geriliği, down sendromu, el ayak eksikliği veya genetik hastalıklarla' ilgili pek çok veriye ulaşılabiliyor. 2- Bu ülkede (hani genç nüfusu teşvik ediyoruz ya) pek çok kız çocuğu gayrı meşru yoldan hamile kalıyor. Daha bunlarla baş edemezken, kürtaj yasağı bu sayıyı katlamaz mı? Doğan çocuklar, ilerinin sokak suçluları olmazlar mı? 3- Hastanelerde hijyen ortamlarda yapılan 'müdahale' bile risk taşırken, sağlıksız koşullarda, ehil olmayan kişiler tarafından yapılan kürtajlarda insan hayatı tehlikeye girmez mi? Bu karar, sahte doktorların kazanç kapısı olmaz mı? 4- Başbakanımız bilmez ama bizim eğitim seviyesi yüksek kadınlarımız bile hamileliklerini rahimlerine şiş sokarak sonlandırmaya çalışıyorlar. İçtikleri zehirli ilaçları saymıyorum bile. İşte tüm bunların ışığında bir kez daha düşünmek, fikri kanunlaştırırken hiç olmadık bazı ve yan tedbirleri de getirmek gerekir, diye düşünmekteyim. Ama yine de bu kararımı, aslan gibi önümde duran oğluma bakınca bir kez daha gözden geçiriyorum. Her ne kadar kürtaj yapanı ve yaptıranı katil saymasam da...