CHP cenahından Başbakan'a verilen yanıtlar, partinin meclis grubunda da birliktelik olmadığını gösterdi. Dersim üzerinden tırmandırılan bu tartışma dolaysıyla, 8 Aralık 2008’deki bir yazımı yinelemek istedim;
“Atatürk'ün çok bilinmeyen bir deyişi vardır, 'Devrimin hedefini kavramış olanların, daima onu korumaya güçleri yetecektir,' Zamanı ve mekânı göz ardı etmeden ve önyargısız bakıldığında, Atatürk'ün Anadolu devriminin hedefinin, 'ulusun yaşamının çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması' olduğunda herkesin birleştiği görülür. Dünyanın bilim kurumları sıralamasında ilk beşte her zaman yer alan Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden tarihçi Prof. Heath Lowry, kısa süre önceki bir konferansında Atatürk'ün amaç ve hedefini genişçe yorumlamış. Söylediklerinden bir özet çıkardım:
* Atatürk günümüzde yaşıyor olsa idi, Batılı uluslar ailesi ile nihai anlamda bütünleşmesi için kesinlikle tüm gücüyle destek verirdi. Atatürk'ün beni her zaman hayran bıraktıran tarafı, uzun vadeye odaklanabilme yeteneği ve daha önemsiz meseleler yüzünden konudan sapmaması. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse günümüzde yaşıyor olsaydı, şüphesiz, Türkiye'nin dünyadaki rolünün, hâlâ çözüme kavuşmamış ve son 34 senedir çözüm bekleyen Kıbrıs sorunu ile rehin tutuluyor olmasından kaygı duyardı.
* Atatürk günümüzde yaşıyor olsa idi, mirasını koruduğunu iddia edenler kadar, aynı şekilde, kurmuş olduğu ülkeyi hâlihazırda idare edenlerden dolayı da hayal kırıklığı içinde olacağına yürekten inanıyorum. Her şeyden evvel, vefatından bu kadar uzun yıllar sonra dahi, hayatta iken çözmeye çalıştığı iki meselenin, yani, 'Türkiye'nin toprak bütünlüğünün ihlal edilemez oluşu' ve 'dinin devletteki rolünün hâlâ Türkiye'nin sorunlar gündeminin en üst sıralarında yer alıyor olmasından' büyük rahatsızlık duyardı. Mustafa Kemal için din, siyasi hesaplar uğruna kullanılmayacak şahsi bir mesele idi.
* Mevcut hükümetin Avrupa tarafından ortaya konulan üyelik kriterlerine uyum sağlama konusunda ilerleme kaydedememesinden ötürü şüphesiz sabırsızlanırdı. Aynı noktadan hareketle, kurmuş olduğu CHP'nin mevcut lider kadrosunun, Türkiye'nin Batılılaşma hedefinin nihai anlamda gerçekleşmesini, kendi içinde çelişen bir şekilde, Türk devletinin laikliğe olan bağlılığını bir şekilde zayıflatmak üzere tasarlanmış İslamcı bir senaryo ile eşdeğer tutmasından son derece mutsuzluk duyardı.
* Mustafa Kemal günümüzde yaşıyor olsaydı, her fırsatta, yurttaşlarına, birbirlerinin görüşlerine saygı duymaları gerektiğini hatırlatmanın yanı sıra, 21. yüzyıl sorunlarına, 1920'lerin, 1930'ların şartlarına uyacak şekilde tasarlanmış çözümlere geri dönmek suretiyle çözüm bulamayacakları gerçeğini kabul etmeleri gerektiğini de hatırlatırdı. Değişen zamanlara ve değişen şartlara uyum sağlama yeteneği, Mustafa Kemal'in gerçek dehası idi. Mustafa Kemal Atatürk'ün hiç yapmadığı bir şey varsa, o da bugünün ve yarının pahasına, geçmişe saplanıp kalmaktı. Atatürk günümüzde yaşıyor olsaydı, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunlar için 21. yüzyıl çözümleri arıyor olurdu.
Keza, Müslümanlık konusunda edilen ortak bir sadakat yemininin Orta Doğu'da oynanabilecek makul bir koz olduğunu düşünecek kadar, günümüzdeki Türk siyasetçilerinin bir kısmının göründüğü gibi saf da olmazdı. Dış politikaya dönük konsantrasyonu, Osmanlı'nın geçmiş ihtişamını yeniden yaratmak yönündeki kusurlu imaj üzerine oturtulmuş yarım yamalak bir ideal ile şekillenmezdi.
* * *
İşte halkının kardeşliğini, mutluluğunu ve güvenliğini baş sorumluluğu sayması gereken bir başbakanın ve ana muhalefet liderinin, cumhuriyet Türkiye’sine böyle bakmaları gerekir. Ancak tersine, özellikle 2011 seçiminden bu yana R. T. Erdoğan, derinliklerine çöreklenmiş olan intikam hırsıyla, geçmişin acılarını istismar etme kısırlığı içinde gözüküyor. Artık kimse dur diyemeyeceğine göre, dileriz kendileri yakın zamanda nadim olurlar.
|