Yıllarca ülke içinde gitmediğim birkaç kent kaldı. Kadın hakları konuşmadığım birkaç kent. Adlarını bir çırpıda söyleyeceğim o kentler: Ağrı, Bingöl, Muş, Iğdır, Ardahan, Gümüşhane, Bayburt.
Avrupa’da göçmen ve emekçi kadınlar için konuşmacı olarak gittiğim ülkeleri de bir çırpıda sayarım: Almanya, Fransa, İsviçre, Avusturya, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Brüksel ve İskandinav ülkelerinden İsveç ve Danimarka.
KUTSAL ADRES’TEN İKİNCİ ADRES’E
Onlarca yıldır kadınları toplumsal mücadeleye çağırırken; ikinci adres gösteriyorum. Birinci adres Kutsal Adres yani evler, ikinci adres örgütler yani partiler, sendikalar, odalar, tüm sivil toplum örgütleri. Kadınlar birinci adresten ikinci adrese hızla yol alıyorlar. Birkaç yıl önce tanıştığım, mutfağına konuk olduğum kadını şimdi örgüt mutfağını yönetirken görüyor ve mutlu oluyorum.
Kutsal Adres’ten kopmadan İkinci Adres’le buluşup, çocuklarımız ve ülkemiz, dünyamız, ortak sorunlarımız diyerek bireysel tablolarını, toplumsallaştırarak renklendiriyorlar. Tüm bu uğraşları birey olarak yapıyorlar.
Yıllar önce beni tanımlayan dost: “ dik başlı değil, başı dik kadın” diyerek büyük sorumluluk yükledi. Gerçekten dik başlı olmak yerine başı dik olmaya özen gösterdim. Toplumsal uğraşta bir başkasının kazanılmış hakkına göz dikmedim. Hele hele birinin soyadına sığınıp onu yerine bir yerlere gelmedim. Tam tersi dönem dönem dünya görüşüm dışındaki tekliflere “ Benim bir dünya görüşüm var sizin partinize gelemem. Vücutta takma bir kol, bacak gibi kalırım.” Diyerek ret ettim.
Bu seçim sonunda milletvekili seçilen kadınlarımızın bir kaçı annesinin, eşinin yerine seçilecek yerlere konarak milletvekili oldu. Hangi partiden diye sormaya gerek yok sağ – sol demeden oldular. Bir de eşlerinin ölümü sonrası soyadını taşıma modası başladı ve onlarda seçildiler. Oysa ben eşlerinin acılarını getiriye dönüştürmedikleri, acılarını bağırmadan yaşadıkları için onlara acının soylu kadınları diye bir de yazı yazdım.
Yanılmışım…
Acılı anneler tanıdık hatta bazıları acılarını öyle soylu taşıdılar ki, onlara çocuklarının acılarından doğan anneler diyerek yazdım. Fadime Göktepe, Emine Ocak, Berfo Ana bu annelerden bazıları olarak belleklerimizdeki yerlerini aldılar. Ve bunlar hep başı dik kadınlar oldu. Oğullarının acılarından doğan bu anneler mücadelelerini onurlu sürdürüyorlar.
Mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyorum.
12 Haziran seçimleri sonrası eşlerinin işi, annelerinin yoğunluğu nedeniyle yerlerine seçilenler bu yasama dönemi için TBMM’de yemin edecekler. Bir de öldürülen eşleri yerine seçilenler var. Bir de çocuğunu Diyarbakır’daki bombalı saldırıda kaybeden anne var ki o da yemin edecek, ne güzel…
85 bin oy alan Hatip Dicle’nin yerine koşarak milletvekili mazbatası alan Oya Eronat da yemin edecek ve Diyarbakır milletvekili olacak.
Tebrikler…
Oğlunu kaybeden anne milletvekili olamaz mı?
Elbette olur ve mücadele eder.
Birinin hakkını alarak değil birinin hakkını teslim ederek işe başlamalı.
Kadın hakları savunucusu olarak yıllardır kadınlar, Kutsal Adreslerine bir de Toplumsal Adres eklesinler diye koştum, koştuk. Konuştuk. Değişimin ve dönüşümün dinamiği kadınlar dedik. Kadın milletvekillerinin sayıları çoğalsın, koltuklarımız işgal altında dedik. Bir şey daha dedik kadınlar çağrı beklemeden siyasete girmeli, çalışmalı ve hak ettiği için toplumsal kimlik kazanmalı.
Ve başı dik olmalı…
Başı dik kadın, hakkı olmayanı teslim eden ve barışa katkı koyan kadındır.
|