Uzun süredir yazamıyordum.
Gözümden bir operasyon geçirdim.
Bu süre içinde halimi hatırımı soran tüm dostlara, iyi niyetleri ve nazik dilekleri için teşekkür ederim.
Ameliyatımı yapan, usta olduğu kadar dostum da olan, değerli Başkent hastanesi hocalarından Prof. Dr. Dilek Dursun Altınörs’e bir kez daha şükranlarımı sunmak isterim...
***
Başıma gelenleri küçük bir şey olarak değerlendirmiştim.
Önce “yaş kemale erdi” dedim kendi kendime.
Hani “yaş 50’yi geçince gözlerde yavaş yavaş geriler” derler ya, “bizde de başladı görme kusurları” diye düşündüm.
Doktora gider gözlük camlarımı değiştiririm olur biter! Demiştim.
Öyle değilmiş!...
***
Bir sabah kalktığımda gözlerimin önünde sanki bir tül perde vardı.
Her yeri puslu görmeye başladım.
En zoru da okuyamamak oldu!..
Kitaplar, dosyalar, raporlar, gazeteler önümde duruyor.
Ve ben onları elime alıp sadece sayfalarına bakıyorum…
Bir gözümü kapatıp diğeri ile okumaya çalıştıkça, öbür gözüm çeşme gibi akıyor…
Onu kapatıp diğeriyle okumaya çalıştıkça, müthiş bir acı başıma üşüşüyor…
Deli olmak içten değil…
***
Olaylara kulaktan hâkim olmak ne kadar basitmiş.
Yüzeysel görüşler, derine inemeyen yorumlar çok şey katmıyor insana…
Sayfayı elinizde tutmak, kelimelerin içine dalmak, satırlarla özdeşleşmek ya da tartışmak ne kadar güzelmiş…
Beyninizde fırtınalar estiren yeni düşünceleri öğrenmek, onlara iç dünyanızda sessizce cevaplar vermek, farklı ufuklara açılmak ve hayalinizi genişletmek ne kadar anlamlıymış meğer…
Okumak zenginlik,
Okumak hayatmış meğer!..
***
Engelli insanların Türkiye’de çektiği sıkıntıları pek bilmeyiz!
Onların içinde bulundukları “yaşam kavgası,” ve bir o kadarda sarıldıkları “yaşama sevinci” sağlam yöneticiler tarafından hiç anlaşılmaz!...
Çünkü çekilen sıkıntıların farkında bile olmazlar. Değer vermezler!
Onlar umurlarında bile değildir! Sadece oylarını avlamak isterler!..
Kavga ettikleri “4+4+4 “eğitim yasasına” bakın engelli çocuklarla ilgili bir bölüm var mı?..
Yıllar önce Milli Kütüphanede “Görme engelliler için sesli kütüphaneyi kurduğumuzda” engelliler örgütlerinden büyük övgüler almıştım. O zaman çok şaşırmıştım.Yapılması gerekeni yapmak bu kadar önemli miydi?.Önemliymiş!
Şimdi daha iyi anlıyorum…
***
Bu hafta Eğitim yasası TBMM de konuşuluyor.
4+4+4 gibi “yeni buluş bir sistemin” amacının ne olduğunu artık herkes biliyor.
1997 yılında uygulanmaya başlayan 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu “Temel Eğitim Yasasının” rövanşı yani intikamı alınıyor…
1997 de çıkan yasa İmam Hatip Liselerinin ortaokullarını kapattırmıştı.
Sadece İHL’ler değil, diğer meslek liseleri de zarardan nasibini almıştı…
Ancak, zorunlu 8 yıllık eğitim özellikle kız çocukların okumasını sağladı.
Gözle görülür bir şekilde kızların okuma oranı arttı.
Çocuk gelinlerin sayısı azaldı…
***
Bir ülkenin en önemli yatırımı “insandır!..”
Gelecek nesillerin aydın, eğitilmiş ve bilimsel öğrenime sahip olması demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adil paylaşım gibi kavramları kalıcı yapacaktır...
Ekonomik kalkınmışlığın ve kültürel gelişmenin vazgeçilmez şartı iyi eğitilmiş toplumun varlığıdır…
Çağdaş toplum ve modern yaşam standardı eğitim ve öğrenimin “kalitesiyle” eşdeğerdir.
***
Türkiye “Köy Enstitüleri” gibi dünyaca örnek alınan önemli bir eğitim kurumunu bulan bir ülkeydi…
Şimdi ise hiçbir ülkede rastlanmayan bir başka modeli oluşturmaya çalışıyor.
4+4+4 diye bölünen ama aynı zamanda da zorunlu bir “amorf” yapıyı kurmak niyetinde.
İktidar,5 yaşında okula başlayan çocukları, 9 yaşında meslek seçmeye özendireceklerini iddia ediyor.
Dünyanın hiçbir ülkesinde “ pedekojiye aykırı böyle bir uygulama yok!
İşin özü AKP İHL’lerin ortaokulunu açmak istiyor…
Bununla da kalmayıp ilkokuldan itibaren “din dersleri ve Arapça başta olmak üzere kendi “meşreplerine(!) “uygun bir gençlik yaratacak alt yapıyı tüm eğitimin içine sokmaya çalışıyor…
Yani “dindar ve kindar gençlik” yetiştirmenin “sinsice” yolunu yapıyor!
***
Bugün 8 yıllık zorunlu eğitim sonrasında “Türkiye’de kişi başına düşen eğitim süresinin 3,9 dan 4 yıla çıkmış” olduğunu biliyoruz.
Yıllardır “eğitim ve öğrenimde” gerçek reform bilinçli olarak yapılmaz!..
Bırakın reformu, AB standartlarına bile ulaşmak istenmez!..
Çünkü aç ve cahil insanlar daha kolay yönetilirler!..
***
“Kitabın bombadan daha tehlikeli olduğunu” söyleyen Başbakanın yönettiği ülkede; demokrasi,düşünce ve ifade özgürlüğünden bahsedilebilir mi?..
O nedenle okumayı gizlice engellemek isterler…
Düşünmeyi yasaklarlar…
Bırakın “düşündüğünüzü İfade etmeyi,”haberleri okumanıza,etrafınızda oluşan olayları öğrenmenize bile karşı çıkarlar!..
Çünkü bilgiden korkarlar!..
Bilen ve düşünen insan istemezler!
O nedenle “Özgür Gündem Gazetesi” Kapatıldı!
****
AKP,60 yıldır süren “sağ ve sığ” anlayışın devamıdır!..
Hatta bu anlayışın daha da ilerisindedir!..
Çünkü geçmişte yaşadıkları travmalar, onları demokrasi ve insana karşı daha kindar yapmıştır!...
Fırsat şimdi ellerine geçti…
Baskı alabildiğince devam ediyor..
Kürtlere bakış, özgürlüklere bakış belli…
“Özgür Gündem Gazetesi” bu anlayışla kapatıldı…
****
Korkarım ki,” Özgür gündem Gazetesinin” 90’lı yıllarda başına gelenler tekrar edilmez!..
Hatırlayın;
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, Susurluk raporunda
Özgür Gündem Gazetesi sahibi Behçet Cantürk’ün ‘’Emniyet teşkilatı tarafından öldürüldüğünü’’ belirtmişti.
Raporda; ‘’Kim olduğu ve ne yaptığı aşikâr olmasına rağmen Devlet, Cantürk ile baş edememiştir. Yasal yollar yetmemiş neticede “Özgür Gündem gazetesi “ patlayıcıyla havaya uçurulmuş, Cantürk'ün devlete biat etmesi beklenirken, yeni bir tesis kurmak üzere harekete geçmesi üzerine, “Türk Emniyet Teşkilatı tarafından öldürülmesi kararlaştırılmış ve karar infaz edilmiştir.“
Bu vahim tespit Türkiye’nin kirli “gerçeğidir.”
****
Bilgi,düşünce,ifade,özgürlük,eşitlik,laiklik,hukuk,adalet,adil paylaşım,emek ve insan!..
Bunlar demokrasinin vazgeçilmez unsurları!…
Kaliteli ve çağdaş donanımlı bir Eğitimden geçen birey ve toplumlar demokrasiyi çok iyi bilirler!..
Demokrasi düşmanlarını da!
Ve tabii gereğini de yerine getirirler!..
|