Yeni Osmanlıcılık akımının ideolojik ve siyasal zemini başlıca üç adımda gerçekleştiriliyor.
Bunlardan biri ve en önemlisi, Kemalist devleti İslam ve Osmanlı mirasıyla uzlaştırma çabalarıdır.
İkincisi Osmanlı’dan gelen imparatorluk güveni ve büyüklük kompleksi ile bölgesel bir süper güç olma hedefidir. Üçüncüsü de, Cumhuriyet’e geçişle birilikte yüzünü tamamen Batıíya dönmüş olan Türkiye’nin İslam dünyasına açılmasıdır.
Siyasal İslam’ın 40 yıllık tarihi serüveninin bir ürünü olarak gelişen ve birbirleriyle iç bağlantıları olan bu yeni yönelim, Türkiye’nin “bağımsız” iç ve dış politik açılımlarından çok, ABD’nin uluslararası milli güvenlik stratejilerinin bölgesel bir planı olarak uygulanıyor. Yeni Osmanlıcılık açılımının her üç ayağı da ABD’nin Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi ile örtüşüyor. Türkiye’nin Batı’ya dönük yüzü devam ederken, bir tür doğu-batı sentezi şeklinde doğuya, daha doğrusu Türk ve İslam dünyasına açılma çabaları da, ABD’nin Avrasya politikaları ile uyum içinde sürdürülüyor.
“Gölge CIA” olarak adlandırılan “Stratfor” adlı bir özel istihbarat kurumunun yöneticisi George Friedman tarafından kaleme alınan “Türkiye-Yeni Osmanlıcılık” başlıklı 2007 tarihli bir yazı/rapor bu konuda önemli bir belge niteliğindedir. Dünyanın “18. ekonomik potansiyeline sahip olan, kayda değer bir orta sınıfı bulunan, güçlü ve kararlı bir ordusu ve kurumlarla ideolojiler arasındaki gerilimlerin iyi idare edilebildiği” bir Türkiye tanımı yapılan bu yazı/raporda şöyle denilmektedir:
“Türkiye, hızla yükselen bir bölgesel güç olarak ya da en geniş anlamda, kökleri Anadolu’da bulunan ancak kapalı bir devre içinde politik, ekonomik ve askeri güç planları yapan muazzam stratejik güce sahip bölgesel bir hegemonun yaratılması sürecinin başlarındaki bir ülke olarak görülmelidir.”
Yeni Osmanlıcılık Türkiye için, Balkanlardan Kafkaslara ve Ortadoğu’ya kadar olan coğrafyada, egemen ulus ve devlet ilişkilerinden dolayı Osmanlı’nın bıraktığı tarihi ayak izlerinin peşinden gitme anlamına geliyor. Osmanlı mirası ve İslam’la uzlaşma çabaları Cumhuriyet dönemi boyunca devam ederken, Yeni Osmanlıcılık İrredentalist (bir devletin kendisinin saydığı toprakları ulusal sınırları içine almak istemesi) politikalarının bir devamını oluşturuyor.
Yeni Osmancılık açılımıyla, tarih boyunca egemen ulus ve devletlerin böldüğü, baskı ve terörle yok ettiği veya asimile ettiği halkların yaşadığı bu coğrafyanın son imparatorluğu olan Osmanlı Devleti’nin İslam ümmetçiliğine dayanan fetih ideolojisi yeniden diriltilmektedir. Bu nedenle AKP, ABD’nin desteğiyle içeride ve dışarıda İslam’ı ve Osmanlı mirasını sahiplenerek Sünni İslam ümmetçiliğin bölgede sözcülüğünü üstlenmiştir.
Batıdaki Hıristiyan Demokratlardan esinlenerek kendisini AKP’nin kendisini “Muhafazakar demokrat” olarak tanımlaması da bu politikanın bir boyunu oluşturmaktadır. Demokrasi literatüründe bile yeri olmayan bu demokrasi anlayışı belki “sağ muhafazakarlıkla” izah edilebilir. Ancak muhafazakarlığın “Statükoyu koruma amacını güden düşünce tarzı. Toplumun değişmesine karşı direnç gösteren, toplumsal-kültürel değerlerin korunmasını savunan sağ kanat siyasi ideoloji” olarak tanımlandığı düşünüldüğünde, AKP’nin ılımlı İslam politikasından Genişletilmiş Büyük Ortadoğu politikasına kadar, üstlendiği ideolojik ve siyasal rol daha iyi anlaşılmaktadır.
ABD’nin desteğiyle kurulan ve uygun bir konjonktür yaratılarak iktidara taşınan AKP, siyasal İslam’ın 40 yıllık tarihsel süreç içerisindeki serüveninin bir sonucu olarak siyasette yerini almıştır. Türk egemen sınıflarının militarist, şovenist ve yayılmacı politik reflekslerini öne çıkaran AKP, ezilen sınıfları ve kitleleri “milli, manevi, dini, kültürel” değerlere dayalı politikaların dar sınırlarına hapsederek oligarşinin çıkarlarını diğer düzen partilerinden daha iyi korumaktadır.
AKP iktidarının 3. döneminde Yeni Osmancılık siyasal ve toplumsal hayatın her alanında egemen olmaya başlamıştır. Artık Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş yıldönümleri kutlanmakta, Osmanlı’dan kalan etnik, kültürel ve dinsel gelenekler kutsanmaktadır. AKP kongrelerinde “Biz Osmanlıyız” marşları söylenmekte, Osmanlıca Arapça’nın yanında okullarda seçmeli ders olarak okutulmakta, İslam’ı ve Osmanlı’yı yücelten filmler, diziler, oyunlar, müzikler TRT ekranlarında boy göstermekte, otomobillerin camlarına, gümüş takılara, işyerlerinin duvarlarına kadar her yere Osmanlı tuğrası resmedilmektedir.
12 Eylül’den sonra Kemalizm yerine Türk-İslam Sentezi’nin resmi ideoloji haline gelmesi “yeni Osmanlıcılık” akımının yolunu açtı. Türk-İslam Sentezi’nin ana çerçevesi, Türklerin öncülüğünde “İslam birliğini kurmak, geliştirmek ve Osmanlı’dan miras olarak bu işlevi devir ve teslim almak, ahlak ve kültür öğelerini, uzun vadeli bir plan içinde din temeline dayalı” olarak biçimlendirilmişti.
Türk-İslam senteziyle ifade edilen ideoloji, “Türkiye’nin emperyalizm ve ulusal çıkarları için Ortadoğu’da üstlendiği yeni rolü”, milli, manevi ve dinsel öğelere ağırlık verilmesini amaçlamıştı. Türk-İslam Sentezi ideologlarının “Türk-İslam Sentezi eskiye dönüş, bin yıllık tarihin yoluna girmektir” demeleri boşuna değil.
|