Canlarım, aşklarım, sizler benim; sevincim, mutluluğum, gururum, yaşama amacım, huzurum ve umutlarımsınız….
Bu gün sizlerin doğduğu yani bu dünyaya gözlerini açtığı ve kollarımıza bırakıldığınız ve bizleri çok mutlu ettiğiniz gündür...
Yani bu gün sizlerin doğum günü.
Yıldızlara yolladığınız Beyaz Kalpli Dedenizle benim için bir başka doğmuştu güneş, o çok güzel ilkbahar sabahında.
Kuşlar bir başka ötüyordu. Tüm ağaçlar çiçek açmış hatta meyveye durmuşlardı.
Doğada her şey yeniden canlanıyor ve uyanıyordu. Yani siz, hem yaşamın hem baharın hem de doğada yeniden varoluşun müjdecisiydiniz.
Bu gün yine, sizler için bir adım ileri benim için bir adım daha geriye giden zamandır.
Ne yazık ki zaman aramızda ters orantılı işlediği için kopma noktası nerede ve ne zaman olacak bilmiyorum.
Bunun için kalan o kısa zamanı hiç heba etmeden, boşa geçirmeden, severek, sayarak, birbirimize öğreterek, kendimizin ve tüm dostlarımızın, hatta tüm insanlığın yararına olacak şekilde faydalı bir şekilde geçirmemizi ve tüm güzellikleri, başarıları sizlerle paylaşmak isterim.
Canlarım, aşklarım, meleklerim, sizden bir ricam yani bir talebim var:
Bir Kızılderili sözü var: “Bu dünya bize atalarımızdan kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık\' diye.
Güzellerim, bu sözün ne anlama geldiğini ve neden söylenmiş olabileceğini doğru anlamanızı ve gereğini yapmanızı sizlerden isterim.
Örneğin bu gün havasını, suyunu, doğasını, tarihini ve tüm kültürel mirasını paylaştığımız yani üzerinde yaşadığımız kent olan Bursa’nın çok kısa zaman önce tanımı Yeşil Bursaydı…
Oysa bu gün bu isimle anmaya kalksak komedi olur...
Çünkü artık yaşadığımız bu kent yeşil değil, Beton Bursa’dır…
Çocuklar sizde biliyorsunuz ifade edilen yeşil canlıdır ama beton cansızdır. Yani ölüdür…
Sorumlusu da üstünde yaşayan, bencil, bilinçsiz, sevgisiz, çıkarcı ve sorumsuz insanlardır.
İşte siz bu tür insanlardan olmayın…
Ben yanınızda olsam da-olmasam da bu yazdıklarımı ve sizlerle her zaman sohbetlerimizde konuştuğumuz konuları unutmayın…
İnanın o zaman sizlerin yaşamasının anlamı çok daha güzel ve değerli olacaktır.
Tüketen değil üreten olun.
Sanal ve sahte yaşamların takipçisi ve taklitçisi olmayın.
Yürekleriniz severken, paylaşırken, yardım yaparken cömert, öfkede ve nefrette çok ama çok cimri olsun.
Vicdanınızın ve gönül gözünüzün kapıları ardına kadar her zaman her koşulda açık olsun.
Aklınız ve mantığınız yaşamınızda rehber olsun…
Aklın ve bilimin yolundan asla sapmayın…
İki kardeş birbirinize her zaman hoş görü ve sevgi ile yaklaşın. Aranızda yarışın ama asla savaşmayın.
Her zaman her koşulda ve her yerde barıştan yana olun.
Çünkü hiçbir savaşın haklılığı ve mazereti yoktur.
Hiçbir mazeret ve gerekçe insan öldürmeye masum insanları katletmeye bebekleri ve çocukları, anasız- babasız ve geleceksiz bırakmaya mazeret olamaz...
Sizler böyle düşünen insanlarla sakın ola dost olmayasınız…
Onların yalanlarına kanmayasınız.
Onların çıkar ve kirli kazanç için ürettikleri mazeretlere inanıp insanlığınızı onlara esir etmeyesiniz.
Aşklarım, canlarım, bu gün sadece sizleri ne kadar çok sevdiğimi anlatan süslü cümleler kurup bu güzel gününüzü yıldızlarla donatabilirdim.
Ama sizde biliyorsunuz ki ben sizler için güneşi tutmak ve avuçlarımda sizlere ve tüm çocuklara geleceğinizi aydınlatsın ve ısıtsın diye sunmak isterim.
Bunun için meleklerime diyorum ki; sevginin tezahürü sadece süslü cümleler değildir...
Ben her şeyden önce sizler için yaşanılır bir dünya bırakabilmeyi isterim.
Üzerinde yaşadığınız topraklarda barış ve kardeşliğin egemen olmasını isterim.
Nefret yerine sevginin paylaşıldığı, büyüklerimize saygının ve anlayışın gösterildiği mutlu ve huzurlu yuvalar ve içinde umutla geleceğe hazırlanan çocuklar olsun isterim.
Tüm çocukların korkmadan, aç kalmadan, sevgi ve güven içinde büyümesini isterim.
Bazı çocuklar bir dilim ekmeğe muhtaçken yüzlerce birbirinin benzeri BARBİE bebek almanın anlamsız olduğunu anlatmak isterim.
Sizler benim kır çiçeçeklerimsiniz.
Bazen mor menekşelerim, bazen papatyalarım bazen, gelinciklerim ama her zaman mutlaka kardelenlerimsiniz…
Sizleri çok ama çok seviyorum…
Eylül’cüm, kehribar gözlüm, Deniz’cim, yıldız gözlüm;
Hep mutlu olun… Huzurlu olun… Sağlıklı ve güçlü olun…
Başarılı olun ama kıskanç olmayın… Hırslı olun ama zalim olmayın.
Kazanmayı bilin ama ezmeden kimsenin emeğini ziyan etmeden…
Aşklarım, canlarım iyi ki doğdunuz, iyi ki benim torunumsunuz, iyi ki varsınız...
Meleklerim şunu bilin ki sizler benim için neşesiniz, gülümsemesiniz, hatta nefesimsiniz…
Benim için doğan ve aydınlatan güneş, yol gösteren yıldızlarsınız.
Sizler benim için söylenmemiş veya söylenememiş en güzel, en anlamlı sözler, en güzel şarkılar ve yapılacak en güzel bestelersiniz.
Benin Genetik Devrimcilerim, bu güzel gününüzü sadece benim size yazdıklarımı okuyarak geçirmemeniz için nokta koyuyorum.
Yoksa bu sözler ve bu duygular burada bitmez.
Biliyorsunuz ki bu duygular aynı zamanda sizleri dünyadaki tüm dedelerden daha çok sevmiş olan ve şimdi yıldızlardan sizlerin yolunu aydınlatan Beyaz Kalpli Dedenize de ait.
Aşklarım, insanlar yaşadıkça ne kadar isteseler de bütün beklentilerine ve arzu ettiklerine sahip olamıyorlar’
Sizden isteğim; istek ve arzularınıza ulaşmak için mücadele ederken bu uğurda emek sarf ederken hiçbir zaman gözünüzü hırs ve kin kaplamasın.
Mücadele edeceksin, ancak asla gözünü ve gönlünü hırs ve ihtiras bürüyüp aklınızın önüne geçmemelidir.
Kalbinizi ve vicdanınızı asla hiçbir amaç ve beklenti için karatmayın.
Çünkü bunlar sizlere yani benim torunlarıma yakışmaz.
Beni çok mutsuz eder…
Bu kadar uğraştım kendi torunlarıma bile faydam olamamış diye kahrolurum.
Eylül, Deniz, iyi ki doğdunuz ve iyi ki sizler benim torunlarımsınız…
Sizlerle hep gurur duydum ne olur beni yanıltmayın.
Hep mutlu olun ama anlamlı yaşayarak yaşamlarda hayata da anlam katarak… Sevgiyle kalın….
Güler Buğday…
|