İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

HABER

Yargı 12 Eylül’de daha bağımsızdı

Yargı 12 Eylül’de daha bağımsızdı

30 Mart 2012 Cuma, 09:02

Yürütmeyi ele geçiren iktidarın yasamayı da ele geçirdiğini söyleyen Meclis eski Başkanı İsmet Sezgin, Yurt’a konuştu. Sezgin, “Bizde rövanş değil, uzlaşma vardı. İktidar kendi korkusunu vatandaşa da saldı” dedi.

Siyaset adamı, eski Meclis Başkanı ve eski bakanlardan İsmet Sezgin, yargı bağımsızlığından söz etmenin mümkün olmadığını, devlet içindeki cemaatler çatışmasının durdurulması gerektiğini belirtti. YURT Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Sezgin, Dersim olayında herkesin sorumluluğu bulunduğunu, Çiller’in başbakanlığı döneminde, devlette görevi olmayan birtakım kişilerin kullanılmasını doğru bulmadığını söyledi. Milli Eğitim sisteminde yapılmak istenen değişikliği “altı üstü olmayan bir sistem” olarak nitelendiren Sezgin, Milli Eğitim Komisyonu’nda yaşanan olayları da yorumlarken “Politikada rövanş yoktur. Uzlaşma vardır” dedi.

Türkiye bugüne nasıl geldi?

Türkiye çok partili siyasi yaşama geçtiğinde nefes alır gibi oldu. Yani Cumhuriyet demokratikleşmeye başladı. 1946’da başlayan Demokrat Parti hareketiyle halkın siyasete iştiraki sağlanmış oldu. Özellikle 1950'den sonra, o güne kadar reyine müracaat edilmeyen, fikri sorulmayan, kendisine hesap verilmeyen Anadolu insanı oylarıyla, kendi iktidarının yükseldiğini gördü. Böylelikle ilk defa bir halk iktidarı meydana geldi. Cumhuriyetin demokratik yönü de oluşmaya başladı. Bu 10 yıl sürdü. Ama her nasılsa halkın söz sahibi olması Türkiye’deki belirli çevrelerin hoşuna gitmedi, rahatsız etti ve sonra da ihtilaller dönemini görüyoruz.

Demokrat Partililerin Cumhuriyet dönemine sürekli itirazları var mıydı?

1925 ile 1945 arasında Cumhuriyet’e itiraz etmeniz kolay kolay mümkün değildi. Demokrat Parti’yi kuranlar Cumhuriyet Halk Partisi içinde Bayar gibi başvekillik yapanlar, bakanlık yapanlar Atatürk'ün yakınında bulunan kişilerdi. Hepsi de milli mücadeleden geliyordu. O zamana kadar tabi kırgınlıkları da olmuştur. Ne var ki, çok partili siyasi hayata geçmekte geciken Türkiye’nin sancılı dönemi ta o zaman içerisinde başlamıştı, Adnan Bey’in ve diğerlerinin adeta başkaldırıları diyelim.

1937-1938 Dersim meselesinde Demokrat Parti’yi kuranların sorumluluğu nedir?

Dersim’in ne demek olduğunu iyi anlamak gerekir. Hasan İzzettin Dinamo'nun 9 ciltlik “Kutsal Barış Kutsal İsyan” adlı kitabını okursanız Dersim’in ne demek olduğunu anlarsınız. Cumhuriyet kurulmuş ama Tunceli’de yok. Tunceli’de devlete vergi verilmiyor. Adeta Cumhuriyet’e bir başkaldırı var. Dersim olayları bunlar yüzünden olmuştur. Bugün, Dersim olaylarından kendilerine ve yahut partilerine bir siyasal çıkar sağlamak isteyenler başarılı olamazlar. Oradaki şartları alacaksınız ve o an ki CHP’nin tutumunu ona göre değerlendireceksiniz.

Celal Bayar sorumlu mudur?

Herkes sorumluydu.

1960 ile 1980 arasındaki grup toplantılarında her konuyu tartışmaz mıydınız?

Bugünkü durumu gördükten sonra, Genel İdare Kurullarında Süleyman Demirel’e yaptığım eleştirilerden bugün utanıyorum. Bugün kuvvetler ayrılığı ilkesi yürütmeyi ele geçiren güç yasamayı ele geçiriyor. Bir denetleme görevi yapabiliyor mu? En son 4+4+4 oldu halini gördünüz.

SİYASETTE RÖVANŞ YOK UZLAŞMA VAR

Siz Meclis Başkanlığı yaptınız. Komisyonda böyle bir tartışma olsaydı siz ne yapardınız?

Oldubittiye getirilmezdi. Nabi Avcı adına üzülüyorum. İşte ‘CHP’liler 12 saat konuştu bizde bunun rövanşını alalım’ dediler. Politikada rövanş değil, uzlaşma vardır. Bunların devletin yaşamına girmesine aklım ermiyor. Bugün iktidar, sadece yasamaya egemen olmakla kalmıyor yargı erkine de egemen olmak istiyor. Türkiye’de yargı bağımsızlığından bahsetmek mümkün mü? Bana göre, askeri mahkemeler hariç, 27 Mayıs’ta da 12 Eylül’de de yargı bağımsızlığı bugünden daha ileriydi. Özellikle 12 Eylül’den sonra tek güvencimiz yargı bağımsızlığıydı. ‘Mahkemeler var, hakkımızı alırız’ diyorduk. 12 Eylül’den sonra mahkemelere verildik, yargılandık.
İktidar kendi korkusunu vatandaşa da saldı

27 Mayıs dönemindeki yargılamaların, bugünden farkı nedir?

O günki yargılamalar bugüne göre daha bağımsızdı. Daha normaldi.

Çok iddialı değil mi? Menderesler’in, Deniz Gezmişler’in idamı?

Olağanüstü mahkemeler bir yüz karasıdır. O ihtilalin hukukudur. Yani ne dedi mahkeme başkanı; ‘Sizi buraya tıkan güç böyle istedi.’ Eğer bir mahkeme başkanı sizi buraya tıkan güç böyle istedi dediyse hangi hukuktan bahsedeceğiz… Bunlar öyle görülüyor ki bu konular tarihin ibret sayfalarında yerini alacaktır. Ergenekon’u bir demircinin tavında demir dövmesi olarak biliyordum, şimdi ise havanda su dövmek demek olduğunu gördük.. Türk halkının Peygamber ocağı diye saydığı askerin bu kadar itibarsızlaştırılması kamu vicdanında yaralar açıyor. Bu iktidar maalesef kendi korkusunu vatandaşa da saldı. Dikkat ederseniz artık telefonlar da azaldı. Eskiden günde 50-60 telefon gelirdi şimdi 5-10’nu geçmez. Biz 12 Eylül’de sonrasında Hamzakoy’da Zincirbozan’da Demirel’le görüşebiliyorduk. Geyik bile yapılamıyor bugün. O zaman belli başlı insanlar dinlenirdi. Biz yani parti kuruyoruz diye. Ama şimdi bütün millet dinlendiği kanısında.
Dün, yargının 12 Eylül’de bile daha bağımsız olduğunu söyleyerek ses getiren Meclis eski Başkanı İsmet Sezgin, Yurt’un sorularını yanıtlamaya devam ediyor.

Bu ülke nereden geldi böyle bir noktaya?

Bu ülkeyi idare edenler bir iktidar korkusuna kapıldı. İhtilal olacak bizi devirecekler diye. O korku bu arkadaşlarımızı yönetti. Eğer siz bu insanların
yüzde 50’sinin oyunu alabiliyorsanız daha ne istiyorsunuz?Bu rakamı geçen iki lider var. Biri Menderes biri Demirel. Artık burada sizin yapacağınız daha barışçı olmak. Yüzde yüzün iktidarı olmak için çalışmak.İktidar empati yapabilmeliydi. Bunlar ekonomiyi sosyal yaşamı değiştirdi.

Bilim ötesi bir çağda demokrasiden uzaklaşma nasıl izah edilebilir?

O, onu anlamamaktan ileri gelir. Yaşadığın dünyayı çözümleyememek, algılayamamaktan ileri gelir. Ona bakarsanız bugünkü siyaset bizim dönemimizde yaptığımız siyaset gibi midir? Hayır. Bugün halka hitap etmenin halkı kendinden yana çevirme arzusu açısından bizim dönem ve bugünki dönem arasında dağlar kadar fark var. Biz ne yapıyorduk
bunu? Dağ dağ köy köy, mahalle mahalle, sokak sokak giderek anlatıyorduk. Şimdi köylerdeki adam internetten okudum diyor. İşte fark bu. Dünyaya ayak uydurmak, hukukun üstünlüğüne saygı duymakla,devleti demokratik düzen içinde yönetmekle olur.

Bunlar var mı bu ülke de?

Bugün için var diyemeyiz. Kendiniz için demokrasi,yargı yaparsanız olumlu sonuç çıkmaz. Bunun için de eğitime önem vereceksiniz. Yani 4+4+4 gibi altı üstü olmayan bir eğitim isterseniz, hem öğretim birliği yasası dışına çıkmış hem de Cumhuriyete, demokratik düzene uyum sağlayabilecek bir nesli yetiştirmemiş olacaksınız.

Demirel, karşı devrimden söz etti ve Türk halkının buna itibar etmeyeceğini ifade etti.

Benim anladığım, Türk halkının çoğunluğunun Cumhuriyeti özümsediğine bu düzenden başka bir düzen altında yaşamayacağına hem de Demokratik Cumhuriyet düzeniyle bütünleştiğine bağdaştığına inanıyorum. Türk vatandaşı yönetilmek istemez. Köyünde olsun nerede olursa olsun 60 yıl öncesine geri gidemez. Arap dünyasını görüyoruz. Tunus'u Libya'yı gördük.
GELİNEN DURUMDA BİZİM DE SUÇUMUZ VAR

Gerek Demokrat Parti, gerek Adalet Partisi geleneği sizin siyasi mücadeleniz kadar bu ülkede kesintiler olsa da sürekli iktidar oldu. Son 10 yıldır fiili olarak bu çizgi yok oldu, tasfiye oldu. Bu durumda sizlerin sorumluluğu nedir?

İnsanı ilgilendiren her konuda kendimi sorumlu görürüm. Bunun ötesinde yani ben demokrasinin ürünüyüm. Siyasi hayatıma Demokrat Parti de başladım. Eğer bu hale geldiyse bizim de suçumuz var. Ve 13 Haziran 1993’te Doğru Yol Partisi Kongresi’nde harakiri yapıldı. Ve Maalesef adaylardan biri ben olduğum için konuşmak istemiyorum. Orada büyük bir demokrasinin varisi olan DYP, bir aile partisi haline dönüştü ve maalesef bu yönetim suiistimalle de malul oldu. Bu yönetim Cumhuriyetin temel niteliklerine aykırı olduğunu ifade ettiği zat ile bir araya geldi. Batı’ya seslendiği zaman Türkiye’de dini de ben temsil ederim diyen bir kişi ile hükümet kurdular.

1993-1996 Türkiye açısından çok sıkıntılı bir dönem.Bu dönemle ilgili ne diyorsunuz?

Devlet yönetimi birikim ister, aynı zamanda da kendini en son düşünmek geliyor. Önce halkı düşüneceksiniz,ulusu düşüneceksiniz. İnsan önce kendini düşününce işler karışıyor. O dönemde DYP milletvekilli olarak ki her gün en erken Meclis’e ben giderdim,komisyonlarda çalıştım, yardım etmeye gayret ettim. Fakat devlet yönetme anlayışı, buhran döneminin kendine özgü yönetimine dair bilgiden yoksun bir yönetim olunca, birtakım yanlışlıklar yapıldı.Mehmet Ağar zamanında Süleyman Soylu döneminde,
daha sonra ki dönemde de. Yani merkez sağı maalesef o büyük potansiyele sahip bir partiyi bitirdiler ve bugün hiç iç açıcı olmayan halinden hepimiz
sorumlu olmalıyız.

Merkez sağ yeniden toparlanabilir mi?

Toparlanır. Bir partinin başarılı olabilmesi için o partiyi yönetenlerin özellikle liderinin halkı gözünde güvene sahip olması gerek. 1946’dan beri siyaset
yapanların torunları çocukları var şimdi. Mesele onlara ayak uydurabilmektir. Halk yeni yüz yeni söz istiyor sizden. Böyle bir şey olursa merkez
sağın yeniden oluşabilir.

Çeşitli iddialar var. Polis içinde cemaatleşmeden,devlet içinde de cemaatler arasındaki çatışmadansöz ediliyor. Size göre bu nedir? Eğer böyle bir çatışma
sebepleri ne olabilir?

Bu, çok zor bir soru. Benim İçişleri Bakanlığı yaptığım dönemde hepsi devletin polisiydi. Devletin valisiydi. Hatta ben ilk valileri tayin ettiğimiz
kendileriyle bir konuşma yaptığım zaman Meclis toplantı salonuna çağırdığım zaman kendilerine aynen şunu söyledim “Arkadaşlar siz bu mevkilere
kendi yeteneklerinizle geldiniz. Hiç kimseye minnet borcunuz yoktur ve siz devletin valisi olacaksınız.Sizi bunun için seçtik. Biz particiler sizi kullanmak
isteriz. Sakın kullandırtmayınız kendinizi. Siz orada devleti ve her bakanı ayrı ayrı temsil ediyorsunuz. Devletin valisi olduğunuzu hiçbir zaman unutmayınız. Eğer bir partinin emrine girmiş olursanız ilk defa karşınızda beni bulursunuz” dedim.
Şimdi bugün görüyoruz ki basına ve medyaya yansıdığı kadarıyla ve yargıya yansıdığı kadarıyla gerek muhalefet partilerinden iktidar konuşmalarından öğrendiğimiz kadarıyla maalesef emniyet içerisinde, yargı içerisinde birtakım kaynaşmaların ve bölünmelerin
olduğu, varlığı ifade ediliyor. Açık açık ifade ediliyor bu. Bu konu Türkiye’de iktidarıyla da muhalefetiyle de bağımlı bağımsız basınıyla da medyasıyla da yandaşı yandaş olmayanıyla da çok açık ifade ediliyor. Rahatsızlık görülüyor. Bunun en kısa zamanda giderilmesinin Türkiye’nin geleceği için gerekli olduğunu düşünüyorum.

Kaynak : Yurt Gazetesi

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2025 Bursa Bağımsız