İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

HABER

YENİDEN CHP PARTİ ÜYESİ OLAN, GÜRBÜZ ÇAPAN ve PROF. DR. SENCER AYATA

YENİDEN CHP PARTİ ÜYESİ OLAN, GÜRBÜZ ÇAPAN ve PROF. DR. SENCER AYATA

13 Mart 2012 Salı, 08:11

YENİDEN CHP PARTİ ÜYESİ OLAN GÜRBÜZ ÇAPAN:

Koruma Kurulu gibi değil Amele Birliği gibi çalışacağız

Dizimize, CHP'de yönetici olmayan ama gerek Belediye Başkanlığı dönemde gerekse sonrasında çok konuşulan bir isim Gürbüz Çapan ile devam ediyoruz. Yeniden parti üyesi olan Gürbüz Çapan ile CHP’nin geldiği noktayı konuştuk. Çapan, şimdilik biraz dışarıdan sürece bakarak, umudunu dile getirirken, bazı uyarılarda da bulunmadan edemiyor.
Yarın Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata ve Parti Meclis Üyesi Ercan Karakaş ile CHP dizisinin söyleşi kısmını sonlandıracağız. Ama dizinin yayımlanmaya başlamasıyla birlikte gelen yazılar ve öneriler gösteriyor ki bu dizi çok uzayacak.

»Tüzük kurultayı yapıldı. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Umut verdi mi?
Tüzük değişikliklerinin demokrasinin kurumsallaştırılması için önemli adımlar olduğuna inanıyorum. CHP tüzüğüne yüzde 33 cinsiyet kotası, yüzde 10 da gençlik kolları kotası kondu. Bu değişikliklerin amacı temsilde adaleti sağlamak. Hem gençlerin, hem de kadınların partinin karar mekanizmalarına katılmalarının sağlanması parti içi demokrasinin önemli ayaklarından biridir.

CHP, son tüzük kurultayıyla birlikte çarşaf listeyi esas alması da önemli. Nedir çarşaf liste? Bireylerin aday olması önündeki engelleri kaldırmak, daha çeşitli bir yapının karar organlarında yer almasını sağlamaktır. Aynı şekilde aday seçimlerinde önseçimi esas alan bir yapı da benimsenmiştir ki, bu CHP'nin diğer partilerden farklı olarak bir liderin inisiyatifine bağlı olarak partiyi yöneten değil, tabana dayanan örgütü ve örgütlülüğü esas alan anlayışının simgesidir.
Kamuoyunda çok yer almayan ancak tüzükteki en önemli değişikliklerden biri de partide aday üyelik sisteminin kaldırılmasıdır. Üyelik kolaylaştırılmıştır. Daha çok ve çeşitli üye yapısı da demokrasinin önemli koşullarından birisidir. Daha çeşitli bir üye yapısıyla parti kararlarının tabana yayılması sağlanacaktır. Bu değişiklikler genel başkanın da cesaretini, demokrasiye inancını göstermektedir; aynı zamanda delegelerimizin de. Dolayısıyla parti içi demokrasinin kurumsallaşması adına önemli adımlar atılmıştır.

»Tüzük Kurultaylarından sonra kamuoyunda CHP'nin SOL'a açıldığı kanısı oluştu. CHP rotasını SOL'a mı kırdı? Yoksa bu yanılsama mı?
CHP'nin yeni dönemde daha halkçı, daha solcu bir dil kullandığı, bu anlamda bir anlayışın hakim olduğunu söylemek mümkün. Partinin tabanı açısından CHP zaten soldaydı. Sonuçta bugün partiyi yönetenler dahil, önemli bir kesim bu tabandan geliyor. Sorun partinin son 15 yıldır yönetilme biçimindeydi. Korumacı, partiyi ve ülkeyi korumacı anlayışla yorumlayan yaklaşımdaydı sorun. Oysa ne ülkeyi ne de partiyi kaygılarla yönetebiliriz. Bizi bundan sonra yönetecek kaygılarımız değil, aklımız olacaktır. CHP de bu kapı açılmıştır. Bundan sonraki süreçte de devrimci geleneği koruyan, Batı değerlerine ulaşmaya çalışan bir parti olacağız.

»Sol söylemin içi nasıl doldurulmalı?
Önümüzde çok zor bir süreç var, cesaretle öne atılmalıyız. Kürt düşmanı olmayan bir dil yaratmaya çalışmalıyız. Koruma Kurulu gibi değil, Amele Birliği gibi çalışacağız. Sorunları sorun sahipleriyle birlikte çözen bir parti olmalıyız. Ötekileştirmeye karşı çıkıp eşit yurttaşlığı yeniden kurmalıyız. Etnik kültürel değerleri zenginlik sayıp, onlarla bütünleşmeye birlikte büyümeye çalışan bir CHP’nin geleceği olabilir. Hantal devlet yerine, garson devleti öne çıkaran, örgütlü toplumu, hak arayan yurttaşı olmazsa olmaz sayan bir CHP temel hedefimiz olmalı.

»CHP, emek hareketleri ve kendi dışında SOL'la nasıl bir ilişki kurmalı?
CHP, Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu ile birlikte kapılarını vatandaşa açmıştır. Yukarıda da belirttim. Örgütlü toplumu, hak arayan yurttaşı olmazsa olmaz sayacağız. Temel hedefimiz bu olacak; herkesin hak arama hakkını kutsal sayacağız. Sorunları sorun sahipleriyle birlikte çözeceğiz. Emek hareketiyle en önemli ilişkimiz parti içi demokrasi olacak. CHP'nin kapısı tüm yurttaşlarımıza açık olacak. Birlikte üreteceğiz, birlikte düşüneceğiz, tartışacağız, akıl ortaklıklarımızı kuracağımız alanlar, zamanlar yaratacağız. Bu bizim dışımızda da sol’la buluşmamızı sağlayacaktır.

»Sosyal demokrasinin krizinin aşılması için nasıl bir politik hat izlenmeli? Avrupa Birliği ülkelerinde sol-sosyalist partilerin programı CHP için yeterli midir?
Türkiye'de sosyal demokrasinin bir kriz içinde olduğunu düşünmüyorum. Kriz, sosyal demokrat olduğu iddiasındaki yöneticilerde, onların ülkemizi ve dünyayı algılayış biçimindeydi. Kullandıkları dil de kaygılarına ve korumacılıklarına uygun ötekileştiren bir dildi. Biz ötekileştiren değil, bütünleştiren bir dilin tüm koşullarını yaratacağız. Bunu yarattığımızda sosyal demokrasinin krizi diye varsaydığınız kriz de aşılacaktır. Bu alanda Batılı yoldaşlarımızın deneyimlerinden de yararlanacağız. Devrimci geleneğine bağlı, elbette gelişen dünyanın dinamiklerini anlamaya çalışan yeni bir dil kuracağız. İnsanı merkez alacağız, son tüzük değişikliğimizde de gösterdik. CHP’nin amaçlarını tanımlayan maddenin bir numarasına insan gelmiştir. Yeni CHP'yi tanımlayan en önemli ifade de, ayrıcalıklı bir zümre olmayacak, yeni CHP “biz” demek olacak.


CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI PROF. DR. SENCER AYATA

Önümüzdeki politik hedef beyaz ve mavi yakalılar

Yeni CHP mi

Yenilenen CHP mi?

CHP’nin en yetkili isimleri anlatıyor...

YAŞAR AYDIN HAZIRLADI

Prof. Dr. Sencer Ayata, CHP’de yaşanan dönüşümün en önemli mimarlarından biri. Ayata, partinin yeni yol haritasını BirGün okurlarıyla paylaştı. Ayata, CHP’nin ‘tarihinden uzaklaştığı’ eleştirilerini doğru bulmadığını belirterek partide yaşanan sürecini “süreklilik içinde değişim” olarak tanımlıyor.

» CHP’ye Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile birlikte geldiniz. Söyleşimize bu süreçten başlayalım.

Çağdaş bir sol parti için fikir, bizler için çok önemli. Bu çizginin üretiminde bizlerin de katkısı olabilirse sanırım gelecek kuşaklar için de önemli bir miras oluşturmuş olacağız. Ben dahil, bizlerin partideki varlığı böyle bir sürecin hazırlanmasına dairdir. CHP’nin Türkiye’de demokrasinin ve sosyal politikaların bir odağı haline gelebilmesi, ve demokratik solun farklı renklerine bir platform oluşturabilmesi en önemli hedefimizdir. Sanırım bunda da belirli bir mesafe aldık.

Partide çalışmaya başladıktan çok kısa süre sonra seçimle karşılaştık. Seçimden önce çağdaş sosyal demokrat partilerin önemsediği ve Türkiye için yaşamsal öneme haiz konularda raporlar ve projeler hazırlamak için çalışma grupları oluşturduk. Bu amaçla öncelikle sayısı 8 ile 15 arasında değişen yetenekli genç bir ekibi bir araya getirdik. Zamanımız çok kısa olmasına rağmen partililerimizden, milletvekillerinden, sivil toplum kuruluşlarından, bürokrasi deneyimi olan kadrolardan ve akademisyenlerden oluşan yaklaşık 150-200 kişilik geniş kadronun demokratik katılımıyla ciddi çalışmalar yaptık. CHP’nin belli konu ve sorunlarla ilgili olarak politik çizgisini ve çözüm önerilerini ortaya koymaya çalıştık. Bu çalışmalara aynı biçimde devam edeceğiz. Şimdi güncel siyasal gündeme ilişkin olarak bilgilendirici ve eleştirel durum tespitlerini içeren politika notları hazırlıyoruz. Bunlar partinin günlük açıklamalarla, kitap kapsamında hazırlanan raporların ortasında, daha acil ihtiyaçlarını karşılayan çalışmalar olacak. Bu doğrultuda iki ciddi yazı çıkardık ve olumlu tepkiler aldık. Örgütümüz açısından gerek raporların gerekse bu yayınların seçim temposundan bağımsız olarak önemli olduğunu düşünüyorum. CHP’nin yeniden düşünsel hegemonya oluşturmasında ve önemli sorunlar karşısında çözüm önerilerini halkımıza ulaştırmasında, bu çalışmalar önemli işleve sahip olacaktır.

» CHP örgütü ve kamuoyu tüzük kurultayından sonra programı bekliyor. CHP’nin yeni programı ne zaman hazırlanacak?

Ben, en az programın kendisi kadar programın hazırlanma sürecini ve bunun olabildiğince demokratik bir katılım seyri izlemesini önemsiyorum. Bunun kendisi, bizlerin CHP olarak diğer partilerden içerik ve süreç olarak farklılığımızı ortaya koyan bir yönü olması gerektiğini düşünüyorum. Bunu öncelikli bir mesele olarak ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Bizim ülkemizde oturmuş bir parti programı yapma kültürü yok. Bizlerin de oturduğumuz yerden böyle bir program yapma niyetimiz de olamaz. Halkımızın çok farklı kesimlerinden fikir alan, katılımcı, entelektüel bakımdan zengin, sonuç alıcı ve CHP’yi önümüzdeki on yıllara hazırlayan bir program ortaya çıkarma niyetindeyiz. Eğer böyle bir demokratik işleyişi gerçekleştirebilirsek partimizin programı sadece bir araç olmaktan çıkacak, o program yolculuğu partimizin birikimini, önceliklerini ve entelektüel kapasitesini zenginleştiren bir sonuç doğuracaktır. Yani ortaya çıkacak nihai ürün kadar, programımızın hazırlanışı da önemli hale gelecektir.

Henüz konuya dair netleşmiş bir metin yok, ancak tabii ki prensipler düzeyinde ilerici ve çağdaş bir sosyal demokrat program için oluşmuş fikirlerimiz var. Hazırlıklarımız da var.

Bu yüzden örneğin bir üst komisyonun, programı oturup yazacak bir komisyonun tek başına program yazımını düşünmüyoruz. Tek bir kimse ya da arkadaş grubu çok yetenekli de olsa, kusursuz bir program taslağı hazırlansa bile, bundan bizim arzuladığımız katılımcı program çıkmayacak.

Biz daha ziyade konulara göre 7-8 farklı çalışma gurubu düşünüyoruz. Çok sayıda entelektüelle, sivil toplum önderiyle ve tabii ki partililerimizle birlikte olacağız. Bu çalışmayı, yerellerde de yapacağız. Dolayısıyla bizim için anahtar kelime yerel. Demokrasiyi, hele sosyal demokrasiyi yerel düzeyi ihmal ederek yaşama geçiremeyiz.

Yerellerde, üniversitelerde, sendika salonlarında, STK, meslek odalarında ve benzeri kurumlarla yan yana geleceğiz ve partimizin programına şekil vereceğiz.

Diğer önemli bir konu da bu süreçte kimseyi dışarıda bırakmamaktır. Partide geleneksel sosyal demokratlar, sosyal liberalizme inananlar, sosyalist gelenekten beslenenler, Cumhuriyetçi ve Atatürkçü mirasımızı vurgulayanlar, özetle farklı sol ve demokrat refleksler var. Bunların hepsi CHP’nin zenginliğidir ve partililerimiz ayrımsız bir şekilde bu tartışmalarda yer almalıdır. Biz, katılımcı süreç demokrasisini çok önemsiyoruz. Bunu birliğimiz ve beraberliğimiz için koşul olarak görüyoruz. Süreç demokrasisini de, Türkiye siyasetine bir model olarak sunabileceğimizi düşünüyoruz.

Bu program, söylediğimiz düşünceleri aynı potada buluşturmayı, kaynaşmayı başarmalıdır. Yamalı bohça gibi bir programla ilerlemeyi beklemek yerine, sonuç alıncaya kadar bıkmadan ilerici, çağdaş ve demokratik sol değerleri programın oluşturulması sürecinde tartışmalıyız.

Tabi bu tartışmaların zemini de olmalı. En genel anlamda sol, demokrat ve cumhuriyetçi bir fikri zemini olmalıdır programın.

» O halde sadece örgütle sınırlı bir tartışmadan bahsetmiyorsunuz…

Örgütlerle sınırlı kalmış bir tartışmayı da asla kabul etmiyoruz ve faydalı da bulmuyoruz. Örgütümüzün olduğu her noktada düşünen aydın, sanatçı, sendikacı, akademisyen, kimler varsa katkı alınabilecek, program için ortak bir süreç öngörüyoruz.

Bir parti samimi ve seviyeli olarak tartışabilir ve o tartışmalardan türeyen fikirleri topluma ulaştırabilirse ancak, bu fikirler ilgi çeker. Bunu yapabilirsek CHP, topluma yüzünü dönmeyi başarmış ve yaratıcı olabilmiş demektir. Halka açılmanın en önemli boyutlarından biri, bu program tartışması olacaktır.

» Bir önceki CHP ile temel farklılıklarınız neler?

Asla “bizden önce bir şey yapılmadı” gibi bir düşünceye sahip değilim. En doğruyu biz biliyoruz diye düşünmek doğru değildir. İlk geldiğimizde burada ne yapıldı, kim çalışmış onları sorduk. Hemen o çalışanlarla toplantılar yaptık. Bir yerde, önceki birikime de saygı duymanız gerekiyor.

Her siyasal yapıda fikri canlılığın yaşandığı ya da durgunluğun öne çıktığı dönemler olabilir. Biz istiyoruz ki, temel değerlerimizi merkezde tutarak, kazanımlarımızı vurgulayarak, bir düşünsel yenilenme ve Rönesans yaşayalım.

CHP’nin yaşadığı süreci belki de en çok “süreklilik içinde değişim” sözcüğü doğru bir şekilde anlatıyor. Hiçbir parti köklerini bırakıp “ben yeni, yepyeniyim” diyemez. Bunu diyen partiler var Türkiye’de. Ancak bu hem inandırıcı değil, hem de siyaseten doğru değil. 100 senelik tarihim varsa o tarihe bakıp 100 sene sonrasını görebilirim. Tarih avantajdır, birikimdir, zenginleştiricidir. Unutulmasın ki insanlar sadece matematiksel, soyut düşünen varlıklar değil. Duygu tarafımız da var. Mesela bugün mücadelede insanları seferber etmek istiyorsanız sadece rasyonel gerekçelerle yapamazsınız bunu. Bir ruh ve bir inanç lazım. İşte bu ruh, tarihten ve gelenekten gelir. Geleneği tamamen bıraktığınızda mücadele edecek manevi gücü bulamazsınız. Bu nedenle geçmişe eleştirel akılla bakmak farklı, tarihinizi yok saymak başka bir şeydir. CHP bunu yapacak kapasiteye, perspektife ve iradeye sahiptir. Örgütsel olarak da bu kapasite vardır. Gerekli fikirle donatıldığı takdirde, ikna olduğu ve kendini adadığı takdirde bunu da aşacaktır. İyi bir parti iklimi yaratabilirsek, inandırıcılık ve samimiyetle, heves ve katkı da beraberinde gelecektir. Bu konuda umutlu olmak gerekir.

» CHP’nin uzun tarihinin çok az döneminde sosyal demokrat ilkelerle yürüdü. Bunun dezavantajı yok mu?

Avrupa’da sosyal demokrat partilerin oluşumuyla bizim gerçekliğimiz çok farklı. Avrupa’da partiler işçi sınıfı mücadelesinden doğmuştur. Bizim ülkemizde kuşkusuz durum çok daha farklı. Ama Türkiye açısından bir şeyi çok önemsiyorum: Türkiye’de CHP kurucu parti ve elitist olarak tanımlanırken, sağ geleneğin halka daha yakın olduğu söylenip durdu. Ancak sağ geleneklerden bir sosyal demokrasi çıkmadı. CHP her şeye rağmen böyle bir tercih yaşadı.

Şurası bir gerçek ki CHP sadece 1970’li yıllarda gerçek bir sosyal demokrat parti gibi on yıl yaşadı. Ama maalesef bu dönüşüm süreci de darbe nedeniyle kesintiye uğradı. Bununla birlikte CHP’nin son 15-20 yılını eleştirirken 1990’ların Türkiye’sine ve o günlerin demokrasi açısından ağır koşullarına da bakmak gerekir. Dikkat edin, bu yüzden 1990’lı yıllarda sınıf eksenli politikalar belirleyici olamamıştır. Bir yandan İslamcı hareketin gelişmesi, diğer yandan Kürt milliyetçi hareketin gelişmesiyle siyasetin ekseni daha çok kültür ve kimlik alanına kaymıştır. CHP için temel soru yükselen İslamcı harekete karşı nasıl pozisyon alınacağı olmuştur. Laik ve Cumhuriyet değerlerini koruma söylemi çok öne çıkmıştır. Bu dinamiklere tepki olarak parti belki de başka türlü ilerleyebilecekken, farklı bir rotaya girmiş oldu. Bu iki sosyal değişkenin rolünü küçümsememek gerekir.

Bugün ise biz, daha öncelikli olarak halkımızın sosyo-ekonomik sorunlarıyla uğraşan, sağlıkla, eğitimle, iş, aş ve istihdamla uğraşan bir parti olmaya çalışıyoruz. Türkiye’de diğer partilerin aksine ilk defa sistematik olarak çocuk yoksulluğu ve aile sigortasıyla ilgili politikalar ürettik. Aynı şekilde demokratikleşme ve insan haklarıyla ilgili politikalar üretiyoruz. Sivil toplumdan iklim değişimine kadar her yaşamsal konuda partimizin görüşlerini yeniden şekillendiriyoruz. AKP seçim boyunca fantezi avcılığı peşindeyken, bizler sosyal, demokrat ve çoğulcu bir Türkiye için yola koyulduk. Bu konularda da iddialıyız. Genel başkanımızın da seçimden önce ifade ettiği gibi, bizim CHP olarak Türkiye’ye söyleyecek sözümüz var.

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve yönetiminin bu anlamda çok ciddi bir iradesi var. Ama takdir ederseniz ki değişim bir günde olmuyor; fikirlerimizi anlatmak da kısa sürede olamıyor. Düşerek, kalkarak ve AKP’nin yarattığı gayrı demokratik koşullarla ve dezenformasyonla mücadele ederek olacak bunlar. Bizden hemen mucize bekleniyor ki, bu gerçekçi değil. Ancak umutluyuz ve “süreklilik içinde değişim” ilkesini yaşama geçireceğimizi biliyoruz.

» CHP önümüzdeki dönem sınıfsal bir tercihte bulunacak mı?

Biz, oy tabanımızı iyi analiz etmedik. CHP’ye haksız bir biçimde zenginler partisi deniyor. Bu bilimsel olarak analiz edildiğinde doğru değil. CHP’nin seçmeni aslında eğitimli orta sınıftır. Buradaki ayrım eğitimdir. Yani beyaz yakalılar. Sosyolojik olarak baktığımızda Avrupa’da ve ülkemizde yakın gelecekte seçmenin yüzde 70’inin beyaz yakalı olacağını görebiliyoruz. Bu da gösteriyor ki sınıfsal dönüşüm dinamikleriyle paralel olarak biz de aslında doğru bir noktadayız. Ancak Türkiye’de şunu da net olarak görüyoruz ki, hala tarım kesiminden kopan ve yoksullukla boğuşan eğitimden mahrum bırakılmış geniş de bir mavi yakalı sınıf var. Mavi yakalı sınıf sağ partilerin izlediği yanlış büyüme stratejileri nedeniyle sınıfsal olarak koşullarını iyileştiremiyor. Ekonomi büyüdüğü dönemde bile refahtan pay alamıyor. Size çok düşünülmüş ve tartışılarak oluşturulmuş bir cümle aktarayım; bu nedenle stratejik olarak CHP’nin politik hedefi beyaz ve mavi yakalılardır. Unutmayınız CHP olarak, aile sigortası ve çocuk raporuyla, sosyal politika vurgumuzla en çok bu kesimleri kapsamak istedik. Biz ısrarla, bu iki sosyal sınıfa, beyaz ve mavi yakalılara aynı biçimde yönelmek ve politikalarımızı anlatmak zorundayız.

» Avrupa’da sosyal demokrat partiler daha önce böyle bir yönelimi denemedi mi? Tony Blair bu sürecin simgesi olmuştu.

Tony Blair ve Gerhard Schröder’in dönemsel tercihlerini süreçten kopararak değerlendirmemek gerekiyor. Blair ve Schröder, neo-liberal sistemin hegemonyasının yoğun olarak hissedilen dönemde Sol’u ayakta tutmaya çalıştılar. Bu iki figürü tarihselleştirmek ve kendi koşullarında anlamak lazım. Hangi koşullar vardı, değişen dünyada geleneksel reflekslerle neden karşı duramadılar. Bunu irdelemek gerekir. Bu partiler yeni sınıfsal tabana ve yeni ekonomik koşullara yönelik yeni söylemler geliştirdiler. Blair’in geliştirdiği söylem, bugün daha eşitlikçi bir sosyal demokrasi talep edenlerin ihtiyaçlarına cevap veremiyor. Şunu açıkça görüyoruz ki kriz koşullarında Blair’in politikası çözüm üretemiyor. Zira küresel ekonomik genişleme döneminden çıktık, daralma ve duraklama dönemine girdik. Şimdi neo-liberalizm sürekli krizlerle boğuşuyor. Kendi içindeki bunalımları daha da derinleşti.

Bununla ilişkili olarak yakın bir zamanda liberal düşünür Francis Fukayama’nın bir makalesini okudum. Adeta Sol’a yeniden davetiye çıkaran bir makale bu. Mevcut koşullarda Sol’un -geçmişin kolaycı ve ezberci çözümlerinden sıyrılarak- krizleri aşmak için daha yenilikçi ve daha yaratıcı olması gerektiğini söylüyor. Neden biliyor musunuz, çünkü pek çok gerçek liberal gibi, o da sağ popülizmden korkuyor. Batı’daki liberaller de artan popülizm ve şovenizm dalgasından korkuyorlar, aynı şekilde artık merkezde duranlar da korkuyorlar. Çok yeni bir durumdan ve akımdan söz ediyoruz. Biz sosyal demokrat bir parti olarak, bu tehdidi ciddiye almak zorundayız. Sol’un bu nedenle daha yaratıcı ve yenilikçi olması lazım. Umarım bizim liberaller de Fukuyama’nın ne demek istediğine biraz kafa yorarlar. Ancak bizler, sosyal demokratlar olarak bunun farkındayız ve -altını özellikle vurgulayarak çizmek istiyorum- AKP’nin yeni otoriter düzenine karşı, demokrasinin tüm kanallarını kullanarak mücadele etmeye kararlıyız.

“AKP gerçek anlamda hiçbir zaman

demokrasi mücadele vermedi”

» Son yıllarda AKP, CHP’den daha özgürlükçü bir parti olarak lanse edildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’nin özgürleştirici değil serbestleştirici bir yönü var. “Bana hiç kimse karışmasın, engel olmasın, ne bu mevzuatlarla uğraşacağım” diyen çabuk kazanma hırsına sahip olanların önünü açmayı hedefleyen bir serbestleştirici dönemden geçiyoruz. Geçtiğimiz dönemde AKP aslında özgürlüklere değil, kural tanımaz serbestiye pirim vermiştir. Bazı çevreler temiz ve safiyane duygularla bu süreci desteklediler. Ancak AKP gerçek anlamda hiçbir zaman demokrasi mücadele vermedi. Onların mücadelesi var olma mücadelesiydi. “Üzerimde askeri vesayet var. İktidarım için o vesayeti yıkmam gerekiyor” dedi ve bunu da demokrasi adına yaptığını ileri sürdü. Ne zaman ki amacına ulaştı, tüm engelleri aştı, o zaman kendi otoriter yapısını kurdu. AKP bugün otoriter bir parti hüviyetindedir. ‘Yetmez ama evetçi’lerin dahi bunu görebilmiş olmaları gerekir. Ben, bu son süreçte eğitim yasasını çok önemli buluyorum. AKP otoriter yaklaşımının en kuvvetli izdüşümlerinden biridir bu eğitim düzenlemesi. En az yargı reformu adı altında yapılan uygulamalar kadar önemlidir eğitim yasası

Kaynak : Bir gün

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2025 Bursa Bağımsız