CHP 17. Olağanüstü Kurultayı’nda konuşan İsa Gök, uygulamalara ve değiştirilen tüzüğe teknik eleştiriler getirirken, Divan Başkanı Adnan Keskin, Gök’ün konuşmasının ardından eleştirilere yanıt verdi.
Salonda konuşmasını yapan Gök’ün sözleri sık sık sloganlarla kesilirken, yarım saat kürsüde kalan Gök, sözlerini “yanlış yapılan – olması gereken” çerçevesinde teknik olarak dile getirdi.
Adnan Keskin, CHP 17. Olağanüstü Kurultayı’na 1247 delegenin 1031 tanesi kurultaya katılmış olup, hazirun defterinde imzaları olduklarını belirtti.
İşte İsa Gök’ün o konuşması:
“Arkadaşlar, affınıza sığınarak ufak bir cümleyi sarf edeceğim, benim için manevi değeri çok büyük. Onu önder olarak andım, hep önderimiz olarak kalacak. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin devrimcisi, kurucusu, partimizin devrimcisi, kurucusudur. Ona ufacık saygıda kusuru kabul edemem. Ben bugün dahi bir belgeselini izlerken ağlarım. Hassasiyetime gelince bu insan adıyla soyadıyla Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk soyadı özel bir kanunla verilmiştir. Konuşmalarda mütemadiyen Mustafa Kemal deniliyor. Ben Sayın Genel Başkan’a Kemal dersem saygısızlık olur. Sayın Genel Başkanımdan istirhamım; lütfen Mustafa Kemal Atatürk deyin.
Sayın Genel Başkanımı da önceki dönem Genel Başkanlarımı da saygıyla selamlıyorum. Arkadaşlar bir tüzük sözü verildi. Bu söz üzerinden aylar geçti, yerine getirilmedi. Sürekli olarak söylendi, ta ki 22 Aralık 2011 tarihli PM’de 15 PM üyesi arkadaşımızla birlikte bir önerge verinceye kadar. Parti içi demokrasinin uygulanması için tüzük kurultayı istiyoruz dedik. Bu önergemizi gizli oyda istedik, 15 imza 14’e düştü, 15. İmzayı bulamadık ( ki ben Genel Başkanımızdan 15. İmzayı atmasını istemiştik ama oylamadan sonra tüzük kurultayına gerek yoktur denildi) 2012 Kasım ayında Kurultay yapacağız. Bir gün önce de tüzük kurultayı yaparız dediler. Dedik ki eğer demokrasi olacaksa örgütlerden itibaren olmalı, mahalle kongrelerinden beri olmalı. Şu anda bir tüzük kurultayına gerek yoktur denildi. Biz 14 arkadaşımızla birlikte söz delegasyonundur dedik ve bir imza kampanyası başladı ve 362 arkadaşımız imza verdiler. Derken bu imzalar verilirken 4-5 ayrı ilan yapıldı. Parti tarihimizde bir kurultay ilanını vermeyi başaramamak, çifte kurultay olması şık olmamıştır. Ancak 360 delegenin en demokratik talebinin önüne geçmek, bir takım değişiklik yapılmasını engellemek, kurultayın önüne kurultay koymak kamuoyunun takdirindedir. Kurultaylar, teorinin, ideolojinin paylaşıldığı günler süren bir fikir fırtınası olmak gerekir. Tüm dünya sol partilerinde bu olur; kurultayları yaparsınız ama uzmanlar gelir. Tepede bir kişinin artık siyasi görüşümüz budur demesiyle değil, tabanın katılımıyla sorunların çözümü ile oluşur. Ve o artık tüm parti üyelerinin yol haritasıdır. Kurultaylardan korkmamak lazım. Ama gelin görün ki garip bir adet var, bizim kurultaylarımızda ideolojik tartışmalara, sorunun çözümüne giremiyoruz. Bunları aşıp sosyal demokrat sol bir partinin ideolojik tartışmaları yapabilmesi lazım.
Dün 16. Kurultayımızı yaptık. Dün o kurultaya hiç kimse huzuru bozmaya gelmedi. Ben yalnızca Siyasi Partiler ve Medeni Kanun’daki bir hüküm, partimizin hukuki bir sorunu yaşamaması için uyarı önergesi veriyorum ve diyorum ki kanunun maddeleri açık, bizim tüzüğümüzde ve Siyasi Partiler Kanunu’nda tüzük kurultayının toplanma yeter sayısı yoktur. Bunun üzerine Medeni Kanunu’n 78. Maddesi diyor ki; tüzük kurultayı hukuk kurultayı ise, bağırış çağırış değil, akıl bilim masaya yatırmalı. Kavga ederek değil, sakin sakin konuşmalıyız. Bunu demeye çalışıyoruz biz, sorun yaşadığımız gibi. Dünkü önergede, nasıl ki bir partinin tüzüğü ülkenin anayasası ise, kanun koyucu, kanun yaparken ayrı bir çoğunluk arar, anayasayı değiştirirken ayrı bir çoğunluk arar. Delegelerin 3’te 2’sinin hazirunda imzası ve kabul oyu zorunluluğu var. Siz tüzüğü yarıdan bir fazla sayıyla değiştiremezsiniz. Ben ve arkadaşlarım dün bu önergeyi hatırlatmayı yapmaya çalışıyoruz. O zaman her kurultayda tüzük değiştirilir, yanlış. Şimdi partinin yıllardır hukuki her sorununda elimden gelen her çabayı gösterdim, hastaneye düşme pahasına ben partinin neferiyim. CHP hukukun üstünlüğünü savunur. Bu ülkede demokratik çağdaş hukuk devrimini CHP yapmıştır. Bu devrimi yapan CHP, tüzüğünü değiştirirken dahi hukuku uygulamak zorundadır. Bunu ‘ben yaptım oldu’ diyerek geçiremezsiniz. Ulusal kurtuluş savaşının köklerinden gelir CHP. Bunu kavgaya gürültüye getirmeden, kanun istediği nisapları bizzat uygulamak gerekmektedir. Parti hukuki tartışmaya itilmesin istedim ama önergemi veremedim. Veremediğim gibi saldırı başladı. Ben asla Genel Başkanımızın konuşmasını kesmek üzere bir şey demedim. Yapılan saldırıyı göstermek istedim, evraklarım parçalanıyor, ceketim parçalanıyor ben saldırıya bakın Genel Başkanım diye bağırdım. Bir linç kampanyası var, daha sonra televizyon kanallarında eşime kadar laflar gitmiş. (Halkın umudu Kılıçdaroğlu sloganları atıldı, Adnan Keskin müdahalede bulundu. İsa Gök’ün söyledikleri Tanrı buyruğu değil, bizim de içimizde hukukçular var gerekli cevabı verir, siz de üslubunuza dikkat edin)
Biz CHP olarak Meclis’te iç tüzük değişikliğinde muhalefetin sesi kısılıyor, AKP tek yanlı bir yapı kurmak istiyor diye eleştiriliyor ama salonda ben bir tek kişi olarak muhalif olup konuşmama tahammül gösterilmeyecekse, bizim arkadaşlarımız iç tüzük değişikliğinde muhalefetin sesi kısılıyor eleştirilerini nasıl yaparız? Biz içimizde konuşma serbestisini sağlamak zorundayız. Hükümete karşı mücadele yaparken tutarlılık göstermek lazım.
362 delegemizin aslında en büyük başarısı büyük CHP’nin değişen kimi olumluluklar vardır, bu kurultayın yapılmış olmasıdır. Çünkü bu arkadaşlarımız demokratik bir tüzük kurultayı için yola çıkmayıp, parti yönetimini harekete geçirmek için başvuru yapmasaydı dün, bugün hanginiz burada olacaktınız? Başarılan yalnızca bu değildir. Eğer ki dünkü kurultayda hazineden gelen yardımın %40 gibi bir oranın kabul edilmesi bugün alkışlanıyorsa 362 delegemiz hazine yardımının %40’ının dağıtılması için mücadele vermeselerdi örgütlerimiz o payı alabilecekler miydi? Tüzük çalışmasında Sayın Atilla Sav’ın emeği vardır. Siyasi Partiler Kanunu yasasına göre, MYK’ya doğrudan atanması ile ilgili yayımlanan tüzük, CHP’nin internet sitesinden geri çekildi. Bir yabancı gelecek, partide hiçbir şey yokken, bir gece ansızın PM üyesi olduğu gibi, bir gece ansızın MYK üyesi olacak; bunlar doğru değil.
Son üç günde de olsa devrim ve sol kelimelerinin tekrar edilmesi çok hoşuma gitti. Partinin sağ tandasta bir noktaya oturduğu muhakkak. Bizim Libya’ya ABD ile asker gönderme tezkeresinde oy vermemiz bile grup olarak bunun göstergesidir. Partinin sağa kaydığı, sağcılaştığı ortadadır. Bizim tabanımız devrimcidir.
Siyasi terimleri kullanırken çok dikkatli davranmak lazım. Ben yıllardır CHP’nin Anadolu’nun partisi olduğunu, herkesin anti-emperyalist bir çatıda olması gerektiğini savunan bir partiyim. Bağımsızlık mücadelesine CHP çatısı altında herkes katılmak zorundadır. CHP sol olmak zorunda, altı okunu unutmamak; devrimci DNA’sını bozmamak, Kuva-i Milliye’yi, Halk Fırkası’nı hatırlamak zorundadır.
İroni yapmak gerekirse, %25 iken kadın kotası çok doldurduk ya, %33’te mutlaka doldururuz.
Sağın alternatifi sağ olamaz, sol olmak zorundadır ve CHP sol politikalarla halkın karşısına çıkmak zorundadır.
Tüzüğün sol partilerde olmadığı şekilde sağa kaçtığının donelerini ben size dünkü başlıklarla vereyim; Genel Başkancı bir yapılanma, tek adamcı yapılanma sol, sosyalist, sosyal demokrat tabanlarda yer almaz. Piramit örgütlenme olmak zorundadır.
PM etkin çalışamıyor diye sayı 80’den 60’a düşürüldü. Kurulun sayısı azaltılarak kurulu etkinleştiremezsiniz. CHP mutlaka iktidara gelecektir, mutlaka Başbakan çıkaracaktır. Totaliter sisteme tek engel CHP’dirr (sloganlar için)
Veya PM’yi 20’ye veya 1’e düşürelim daha etkin olsun. Kurula yetki verirsiniz, fiiliyatta tek bir şeye bağlarsanız bunun adı piramit yapılanma olmaz. PM’nin yarısını MYK’ya taşıyorsunuz, tamam. MYK PM’ye karşı sorumludur ama siz MYK sayısını PM içinde nispi olarak arttırdığınızda PM işlevini kaybeder. İki ayda bir toplanamıyor bile PM. Tüzük yerine gelsin diye. Ne değişti? Demokrasi nerede kaldı? MYK’yı seçerken de PM’nin hiçbir rolü olmayacak, seçim imkanı olmayacak, yalnızca Genel Başkan tarafından atam usulüyle, istediğimi alırım, geri koyarım imajını verdiğiniz zaman PM eleştiremez de denetim de yapamaz. Dün eleştirildiğinde ne olduğunu gördük.
12. maddede bir takım değişiklikler yapıldı, aday üyelik kaldırıldı. Bir ilan üzerine ilçe başkanları aday üyeliğe sokmadan herkesi üye yapabiliyor. İlçe başkanlarına siz kendi kongrelerini sağlama alma konusunda eleştirdiğimiz yığma üyeliği getirdiniz. Ben bundan ne anladım şimdi? Mührü elinde bulunduran 12. Madde’yi uygulayacak.
Şu anda 58. Madde’de Milletvekilliği adaylığı var, ön seçim geldi deniliyor. 55 milletvekilliği Genel Merkez’deydi, yeni tüzüğümüzle 15 Merkez yoklaması 5 siyasi partiler kanununun getirdiği kontenjan, %10’un altında olan illerde de Genel Merkezin belirleme hakkı var, 17 il %10’un altında, şimdi Genel Merkez 188 milletvekilini belirleyecek. Şimdi soruyorum ön seçim bunun neresinde? Zaten kaç vekilimiz var? Bakın yerel seçimler önümüzde. Neden yerel seçimlerde dün hiçbir şekilde ön seçim konulmadı? Yerel seçimlerde yönetmeliğe bırakılıyor. 61. Madde’ye yerel seçimlerde belediye başkanlığı düşünenler nereye gidecekler? Genel Merkez’e. Çünkü orada da ön seçim yok.
Kurultay istenemeyecek artık. Ancak Genel Başkan, PM isterse olacak. Yani %49 iseniz artık söz hakkınız olmayacak, bunun adı çoğulculuk değil, çoğunluğun azınlığa baskısıdır. Bu Genel Merkezci tüzüktür, sol partinin tüzüğü değildir. PM’yi siz eğer ki seçme hakkını elinden, MYK’yi belirlemeyi üzerinden alırsanız, bunu yalnızca Genel Başkan’a bırakırsanız orada asla demokrasiden söz edilemez. Eğer Adnan Başkanım izin verirse her maddeyi burada irdelerim. Ben hukukçuluğumla övünürüm. Her maddenin altında partinin sağa nasıl götürme lafları olduğunu ispatlarım. Bunu zaman gösterecek, ben kurultayımızın hayırlı uğurlu olmasını istiyorum.
İsa Gök kürsüden indikten sonra Adnan Keskin eleştirilere yanıt verdi: “İsa Gök benim konuşmamı sabote etti. Benim önergeyle ilgili ne işlem yapacağım belli olmadan salondan ayrıldı, sonra basına açıklama yaptı. Noter kanalıyla (İsa Gök bağırıyor) Bağırma, ben yarım saat seni dinledim, şimdi bana yaptığın suçlamaya yanıt veriyorum. Basına 55 küsür delegenin hazirun defterini imzaladığını ve noterle tespit ettirdiğini söyledin ben isterdim ki noter tutanağı şuraya gelsin. Hayatım boyunca inançlarımın ötesinde hiçbir gruba askerlik yapmadım. Dün ne ilan ettiysem tutanaklardan aldığım rakamlardır. Sayın Gök’ün sığındığı Medeni Kanun’un gerekliliklerinin yerine geldiğini görürüz. Hukuk insanların bindiği bir saldır. O salın rotasını değiştirirseniz batarsınız. Hukukun evrensel değerlerinden uzaklaşırsanız, siyasetçi olarak siz de batarsınız. Bizim kurultayı yönetmemizde pozitif hukuk kuralları çok açıktır. Kurultay yönetmeliği, tüzük, Siyasi Partiler Kanunu, Meclis İç Tüzüğü, olmadı Cemiyetler Kanunu’na başvururuz. Sayın İsa Gök’ün suçlamalarının boş ve soyut olduğunu görürüz. Siyasi Partiler Yasası’nın 14. Maddesi’nin ilgili fıkrasını okuyorum” dedi ve CHP Tüzüğünün 8. Maddesi’ni okudu
|