Freud gibi kokainman nesil mi yetiştirelim?

10 Şubat 2012 Cuma, 08:18

Hepinize merhaba genç dostlarım. Geçen hafta İsviçre Alpleri'nde kayak yaparken peşime takılan 3 Ortodoks geyik yüzünden ayak bileğimi incittim ve bacağım alçıya alındı. Buna rağmen ülkenin gündeminden kopmadım. Sayın Başbakanımızın açıklamalarını can kulağıyla dinledim. Dindar nesil yetiştirme amacı konusunda bazı kendini bilmezlerin eleştirilerini gördüm.

Muhafazakâr demokrat bir iktidarın dindar bir nesil yetiştirmek istemesinden daha doğal ne olabilir? Başbakanımızın da dediği gibi ateist-tinerci bir nesil mi yetişecekti? Darwin gibi Freud gibi Sherlock Holmes gibi kokainman Batılı bir kuşak mı yetişecekti? Paul Auster'in bile Ergenekon'un güdümüne girdiği şu ortamda Batı’nın ahlaksızlığını mı alacaktık? Bakın bu satırları yazarken bile sinirlendim ve bileklerimi 'Johnson's Baby Cologne Ocean' ile ovdum. Yoksul biri gibi limon kolonyası kullanmamı beklemiyordunuz umarım...

Konumuza dönersek, nesil yetiştirme konusunda, 'öğrenci formatlama' konusunda kimse Eski Türkiye'nin eline su dökemez. Eski Türkiye'yi yönetenler, komünist, ateist ve tinerci yetiştirmeyi Köy Enstitüleri döneminden hatırlayacaktır. Oysa ki imam hatip liselerinde bilimsel ve özgür bir eğitim verilmektedir. Köy Enstitüleri'nde Gogol, Shakespeare gibi Batılıların piyesleri oynanırken, keman çalınırken, yazar yetişirken... İmam Hatip Liselerinden küçük Recep Tayyip Erdoğanlar yetişmektedir.

Ben de hoşlanmadığım, kendi sınıfımdan olmayan insanları tinerci, militan, amele, apaçi vb sıfatlar ile çağırırım. Bu yüzden solcu arkadaşların tinerci romantizmine de karşıyım. Sokakta tinerci görse korkacak insanlar sadece Ak Parti'ye muhalefet etmek için tinercileri sahipleniyor. Bu arada, bir ülkede, sokakta yaşayan ve tiner koklayan çocuklar varsa bunun sorumlusu 10 senelik siyasi iktidar değil, Batı ahlaksızlığını buraya taşıyan Miki'dir.

Bazı kendini bilmezler de, Başbakanın iki uyuşturucu arasında tinere göre daha az maliyetli olan dini seçtiğini söylüyor. Ben buna tabii ki karşı çıktım. Hemen bir nalbura gidip tiner fiyatı sordum. Tiner fiyatı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'na aktarılan vergileri karşılaştırınca Başbakanımızın düşük maliyet peşinde olmadığını anladım.

Beni özlediğinizi biliyorum. Geçen haftaki ayrılığımızdan sonra bu hafta yine önemli bir konuyu aydınlatarak aranıza döndüm. Unutmadan, arkadaşlarım bacağımdaki alçıyı imzalıyor. İlk imzayı Murat (Belge) attı. Etyen ise şakacı kimliğini göstererek Türkislamyan soyadını kullanarak imzaladı. İmza günlerim devam edecek. Şimdilik

Kaynak : ESKİ SOLCU