Önceki günkü VATAN önümde, okuduklarıma inanamıyorum. Balyoz davasıyla ilgili olarak bugüne kadar yazdığım, savunduğum her şey bizim gazeteye haber olmuş...
Ne demiştim?
“Yargılanan askerlerin aralarında suç işleyen varsa, elbette yargılansın... Ama adil yargılansın!”
“Tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak, ‘delillerin henüz toplanmamış olması’ gösteriliyor. Hangi deliller toplanacak, toplanacaksa neden bekleniyor?”
“Sanıkların ifadeleri bile alınmadan tutuklanmalarına ve tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi, yargılama usullerine aykırı... Bu, adil yargılanma hakkının ortadan kaldırılması anlamına geliyor.”
“Diyelim ki bu sanıklar darbe yapmayı düşündü. Ama yapmadı! Eğer hazırladıkları öne sürülen plan doğrultusunda darbe yapmaya teşebbüs etselerdi, yani kışlalarından çıksalardı, harekete geçselerdi; bu suçtu. Ama düşünce, darbeye ilişkin değil, adam öldürmeye ilişkin bile olsa; tek başına suç değildir. Çağdaş hukukta kimse, birini öldürmeyi düşündü diye, mahkûm edilemez. Balyoz’da yargılanan sanıkların darbe yapmayı düşündüklerini varsaysak bile; bu düşünce teşebbüs haline bile dönüşmediği için suç değildir.”
***
Evet; Balyoz‘un ilk gününden bu yana savunduğum bu düşünceleri önceki gün VATAN’da, dün de Hürriyet‘in sürmanşetinde gördüm.
Dile getiren ise; sanıklar hakkında tutuklama kararı veren 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Hâkim Şeref Akçay’dı...
Bu sözleri, iki hâkim üyenin verdiği kararla alınan “tutuklamalar”a neden karşı oy kullandığını belirtmek için kaleme almıştı.
***
Peki... Cumhuriyet tarihinin askerlere karşı en kapsamlı yargılamalarından biri olan bu davaya bakan mahkemenin başkanı bile böyle düşünüyorsa ve tutuklamalar için haklı zemin oluşmadığını iddia ediyorsa; o zaman kamuoyu vicdanının sızlamasını kim, nasıl dindirecek?
Tutuklama kararı veren diğer iki üye hâkimin görüp ikna olduğu, ama deneyimli mahkeme başkanının kabul etmediği “delil”lerin inandırıcı olduğundan nasıl emin olacağız?
Ve en önemli sorular:
Daha önce Ergenekon davasında da tanık olduğumuz gibi, iki üyenin iradesiyle alınan karara şerh koyan Mahkeme Başkanı’nın başına bundan sonra neler gelecek?
Telefonları dinlenecek mi?
Özel hayatı, yandaş medyada çarşaf çarşaf yayınlanacak mı?
Tenzil-i rütbeye uğratılacak mı?
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından görevinden alınıp, küçük bir ile tayin edilecek mi?
***
11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı‘nın, dün gazetelere manşet olan “itirazları”, bu ülkede hukukun ve gerçek hukukçuların her şeye karşın hâlâ var olduğunu gösteriyor.
Yeter ki onun başına da bir şeyler (!) gelmesin; yeter ki duyarlı kamuoyu bu konuda hassas olsun...
*****
SON DAKİKA!
Tam yukarıdaki yazıyı bitirdim ki bir “son dakika” haberi geldi:
11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay emekliliğini istemişti!
Neden hep böyle oluyor?
Neden mevcut sistemle ters düşen İLKELİ öğretim üyeleri, askerler, yargıçlar, gazeteciler tek tek emekli olup ya da istifa edip gidiyor?
Hâkim Şeref Akçay, itiraz gerekçesinin gazetelerde yayınlandığı gün, neden emekli olmak istiyor?
Bu sorunun yanıtı yukarıdaki yazıda:
Çünkü... Böyle bir “şerh”ten sonra, başına gelebilecekleri benim kadar Hâkim Şeref Akçay da görmüş olmalı...
Ne diyeyim; yazık!
*****
Günün Sorusu
Dün Yunanistan’da genel grev vardı; milyonlarca kişi, ekonomik krize karşı alındığı söylenen önlemleri protesto etmek için tek yumruk oldu. Ve yine dün, Dünya Öğretmenler Günü’ydü... İlişkisiz gibi görünen bu iki haberi birlikte anmamın nedenine gelelim:
Çağdaş ve bilinçli insanlar yetiştirmekle görevli öğretmenlerimiz, 8 arkadaşları hâlâ PKK’nın elinde olduğu halde, neden en küçük bir tepki bile vermiyor?
*****
İyi ki doğdun...
Önceki akşam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 100’üncü doğum yılı nedeniyle Kadıköy’deki Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen resim sergisinin açılışına katıldım.
Sadece torunu Rahmi Eyüboğlu’nun özel koleksiyonunda bulunan resimleri, heykelleri, gravürleri değil; aynı zamanda sanatçının fırçalarından şövalesine, koltuğundan evindeki kilimine kadar tüm özel eşyalarını görme olanağı da buldum.
Bedri Rahmi, kuşkusuz bu ülkenin yetiştirdiği en önemli kültür ve sanat adamlarından biri... Sergiyi gezerken onu, şiirleriyle ve resimleriyle gelecek kuşaklara taşıyabilmenin ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu düşündüm.
Bu nedenle Anadolu’daki en büyük Bedri Rahmi Sergisi’ni düzenleyen Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ü ve CKM Görsel Sanatlar Yönetmeni Sedef Narçın’ı yürekten kutluyorum.
İster Ankara’da olun, ister İzmir’de, Adana’da, Konya’da, Eskişehir’de, Bursa’da ya da diğer illerimizin birinde...
Bir hafta sonunuzu ayırıp, 4 Kasım’a kadar sürecek olan bu muhteşem sergiyi mutlaka gezin...
İstanbul’da yaşayanlara ise tek sözüm var:
Ayağınıza kadar gelen bu fırsatı kaçırırsanız, bundan sonra sakın kimseye sanatı sevdiğinizi falan söylemeyin!
***
İyi ki doğdun Bedri Rahmi... İyi ki şiir yazdın, resim ve heykel yaptın...
Yoksa çok ama çok eksik kalacakmışız
|