İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

YAZAR YAZI

Siyasetin geleceği: Dudak ile bardak arasındaki mesafe

Siyasetin geleceği: Dudak ile bardak arasındaki mesafe

28 Eylül 2014 Pazar, 10:57

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

Başörtülü kızlara ve kadınlara karşı bir “peşin hükmüm” vardı. Bu iki kelimeyi olumlu anlamda kullanıyorum burada. Onları, “masum”ve “mazlum” olarak görürdüm. Aynı şekilde bir dindarın her zaman diğer insanlardan daha “dürüst” davrandığını düşünürdüm.

17 Aralık’tan sonra, bütün bu inançlarım yerle bir oldu. Dindar görünenlerin aslında her zaman samimi olmadıklarını, menfaat uğruna ahlakilikten uzaklaşabileceklerini, güce ya da çıkara kolayca boyun eğdiklerini müşahede ettim.

“Ya başörtülü bacılarımız” deyip, zor zamanlarında bağrımıza bastıklarımız… Ne çabuk masum ve mazlum hallerini kaybedip, bir anda zalim oluverdiler. Hele bazıları pek cazgır. Bana kızıyorlar. Çünkü “17 Aralık ve 25 Aralık darbe değil” diyorum; “HSYK seçimlerinde amaç, hükümet yandaşlarını kurula egemen kılarak, yolsuzluk dosyalarının üzerine örtmek” diye yazıyorum; Cemaat’e karşı başlattıkları “cadı avına” katılmadığım gibi, bugünün mazlum ve mağdurlarını, yani onların zulmettiği kişileri savunuyorum.

“Geçmişten gelen bir ezikliğin yansıması mı” desem yoksa “Cehaletinin ortaya çıkmasının tepkisi mi” bilemiyorum. Bunlardan biri bana hücum etmiş. Aydın Doğan’ın aleyhindeyken, nasıl bugün Kanal D’de program yapabilirmişim… Cevabı basit. Çünkü ben, o“kindar nesil”den değilim. 28 Şubat süreci kapanınca, yani Kanal D’deki programımdan çok önce, 2003’te, Aydın Doğan ile helalleştik ve beyaz bir sayfa açtık. Bir başka ifadeyle, her medeni insan gibi davrandık.
Kızımız yazıyor: “Sen Tansu Çiller’in çaycısı, Mesut Yılmaz’ın yağcısıydın.”

Bu da doğru değil… Ben Tansu Çiller’in dostuydum hâlâ dostuyum. Ama Başbakan olduğunda hiç görüşmedik. Ancak evime geldiğinde çay ikram etmiş olabilirim. Tıpkı onların evine gittiğimde Tansu Hanım’ın bana çay ikram ettiği gibi. Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığında ise ben zaten Fazilet Partisi’ndeydim. Dolayısıyla muhalefetteydim. Yeni Şafak’ta yazıyordum.

Kara propaganda erbabı bütün AKTrol takımı bilsin diye bu açıklamaları yapıyorum. Siyasi hayatımda hep istikrarlı bir çizgiyi muhafaza ettim: Merkez sağ. Uzun süre Demirel’i, Adalet Partisi’ni ve Doğru Yol Partisi’ni destekledim. Demirel-Özal çekişmesinde Demirel’in tarafını tuttum. 28 Şubat sürecinde bu çizgiden koptum. Demirel Cumhurbaşkanı’yken onu eleştirdim; 28 Şubat mağduru Erbakan’dan yana tavır aldım. Sırf, askere meydan okumak maksadıyla Fazilet Partisi’ne girdim. Sonra da Fazilet Partisi’nin Yenilikçi grubunun devamı olan AK Parti’yi desteklemeye başladım. Ne zamana kadar?.. 17 Aralık 2013’te, bu ekibin büyük bir yolsuzluğa bulaştığını öğreninceye kadar.

“Darbeci” diyenlere de bir çift sözüm var: 12 Eylül’de darbecilerle yan yana olsaydım, Tercüman Gazetesi 3 kere benim yazılarım dolayısıyla kapatılır, ben de cezaevine girer miydim? Gazeteciler Cemiyeti, 12 Eylül sonrası ihdas ettiği “Basın Özgürlüğü” ödülünü ilk bana verir miydi ya da Ecevit, “Özgürlük mücadelesini takdir ettiğim Nazlı Ilıcak” ithafıyla “Bir Ağır Söylev” isimli şiirini bana hediye eder miydi?

Sanıyorsunuz ki bu düzen bütün adaletsizliklere, haksızlıklara, yolsuzluklara rağmen sürüp gidecek. Oysa her şey, dudakla, bardak arasında değişebilir.

Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim, yeni yaptırdığı bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş. İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için, kölelerini hiç dinlendirmeden çalıştırıyormuş. Bitkin düşen bir köle dayanamayıp zalim krala bağırmış:

-Bu kadar acele ediyorsunuz ama hiçbir zaman bu üzümlerden yapılan şarabı içemeyeceksiniz.

Bir süre sonra, üzümler yetişmiş. Kral, o köleyi huzura davet etmiş. Eline şarap bardağını alarak köleye demiş ki:

- Benim bu şaraptan hiçbir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin?

- Belli olmaz. Çünkü dudak ile bardak arasındaki mesafe çok uzundur. O arada başınıza neler gelebileceğini bilemem.

Köle sözlerini bitirir bitirmez, içeriye kralın adamlarından biri girmiş. Bir yaban domuzunun bahçedeki asmaları kırıp döktüğünü söylemiş. Kral elindeki bardaktan bir damla bile içmeden dışarı fırlamış, domuzun yanına koşmuş. Yaban domuzu mızrak gibi azı dişlerini Sisam kralının karnına saplamış. Kral bostanda, bardak masada kalmış.

Sanma ki bu düzen, içinde barındırdığı bu kadar öfke, bunca gerilim ve hırsızlığa rağmen devam edebilir. Dudak ile bardak arasındaki mesafe gibi, siyasette de bir gün dahi çok uzun bir süredir.
Dün tarih oldu… Yarın bir sır.


Bazı insanlar, kişiliklerinin eksik yanlarıyla yüzleşmek yerine eksikliklerini başkalarının masumiyetine dil uzatarak kapatmayı ve sağır vicdanlarına karşı dürüst olmaktansa, ağır kusurlarını yükleyecek bir günah keçisi bulmayı tercih ederler.

Kuvvetler ayrılığı tehdit altında

Televizyonda HSYK meselesi tartışılırken ana nokta gözden kaçıyor. Seçimlere, hükümetin Yargıda Birlik Platformu’yla müdahil olmasının sebebi, gerçekten Cemaatçi yapılanmanın ayıklanarak daha özgür bir sisteme geçilmesi talebi mi? Eğer Yargıda Birlik Platformu kazanırsa ne olacağını Sulh Ceza Hâkimlikleri ile gördük. Gözaltı, tutuklama ve tutuklamaya itiraz kararlarını Sulh Ceza, Asliye Ceza ve Ağır Ceza hâkimleri verirken, -ki İstanbul’da bunların sayısı 200-300’ü buluyordu- şimdi sadece hükümetin eğilimini benimseyen 6 hâkim İstanbul’da yetkili. Bu yeni düzenlemenin sonucunda, polislere karşı operasyonun önü açıldı. Henüz hâkim ve savcılara sıra gelmedi. Bunun için, hükümetin emrinde bir HSYK hedefleniyor.

Amaç, daha bağımsız bir yargı oluşturmak ise alt derece hâkimlerin ve savcıların liste yerine tek bir adaya oy vermesi sağlanabilirdi. Bu fırsat hükümetin eline geçmişti. Nitekim yasa değişikliğiyle, Yüksek Yargı’daki her bir üyenin, HSYK seçiminde, tek bir aday için oy kullanması hükme bağlanmış, alt derece hâkim ve savcıların ise adli yargıda 11, idari yargıda 5 adaya birden oy vermesikararlaştırılmıştı. Anayasa Mahkemesi, Yüksek Yargı için, alt derece hâkim ve savcılardan farklı bir seçim sistemi benimsenemeyeceğini belirtti. “Ya herkes tek bir adaya oy versin ya da listeye” dedi. “Tek adaya oy” kullanma hakkı tanınsaydı, HSYK çoğulcu bir yapıya sahip olabilirdi. Ama hükümet, tercihini “liste” için kullandı. Demek iktidar açısından mesele, çoğulculuk değil kendi listesinin kazanması.

AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın açıklamaları ise tam bir skandal. Seçimler istedikleri gibi sonuçlanmazsa, gayrimeşru ilân edeceklerini söylüyor. Yalçın Akdoğan da referanduma gidileceğini belirtiyor. Oysa referanduma gitmek için, önce anayasa değişikliğinin parlamentodan 330 oyla geçmesi gerekiyor. AK Parti bu çoğunluğa sahip değil. Ünal’ın dediği gibi, seçim sonuçları da gayrimeşru olarak ilân edilip, iptal edilemez. Zira demokrasi ne kadar yara almış olsa da hâlâ herkes anayasa ve yasalara bağlı.

Bu konuşmaları “gözdağı” olarak değerlendiriyorum. Oyları etkilemeye ve istedikleri sonucu elde etmeye çalışıyorlar. Hükümet listesinin kazanması, Yargı’nın Yürütme’nin emrine girmesi anlamına gelir. Kim seçilirse seçilsin ama o liste kazanmasın.

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
123
45678910
11121314151617
18192021222324
25262728293031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız