Kılıçdaroğlu: Erdoğan’ın sinirini CHP bozuyor

07 Mayıs 2012 Pazartesi, 09:42

Kadri Gürsel

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arayarak dün bu köşede yer alan “Video komplosu: Kim kazandı, kim kaybetti?” başlıklı yazı hakkındaki tepki ve görüşlerini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu’nun görüşlerini sizlerle paylaşacağım.
Dünkü yazının amacı, Deniz Baykal’ı istifaya zorlayarak CHP’de değişimi tetikleyen “video komplosu”nun ikinci yıldönümünde bir durum değerlendirmesi yapmaktı.
Yazıda, Kılıçdaroğlu’nun tepkisini en çok çektiğini sandığım paragraf aşağıda:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve partisi, ‘yeni CHP’ gibi bir ana muhalefeti arasa bulamazdı. Baksanıza, kendisine ne zaman ‘Sen kasetle geldin’ deseler, yani ne zaman bu komployla bir biçimde ilişkilendirseler, onlara ‘İspatlamayan...’ diye başlayan o siyasetçi cevabını vermekten her defasında kaçınan bir ana muhalefet lideri var karşılarında. CHP Genel Başkanı bizzat bu soruşturmanın takipçisi olmayıp, böyle boynu bükük dolaştığı sürece iktidar zaten netice alıyor; özel yetkili savcının soruşturma mesaisine de gerek kalmıyor.”
Sayın Kılıçdaroğlu ise video komplosu konusunda üzerine düşeni yaptığı görüşünde. Bu konuda söylediklerini notlarımdan aktarıyorum:
“Sayın Başbakan soruşturma için MİT’e talimat verdiğini söyledi. Ben ise en az üç ya da dört TV kanalında MİT’e böyle bir talimatın gitmediğini açıkladım. Kimse çıkıp aksini iddia edemedi. Yine üç-dört TV kanalında ‘Failleri ortaya çıkmazsa komplonun sorumlusu AKP’dir’ dedim. ‘Aydınlatmayan namerttir’ dedim. Ortada bir komplo var ve bunu aydınlatmak gerekiyor. Onun dışında söyleyecek bir şeyimiz yok. Özel bir silahımız yok; daha ne diyeyim. Özel yetkili savcı bu konuda ne yaptı bilmiyoruz. Hükümetin bir şeyler yapması lazım; bize intikal etmiyor.”
Neticede okur takdir edecektir elbette ama kendi adıma Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerinden ikna olduğumu söyleyemem. Kılıçdaroğlu CHP’sinin, hiçbir komplekse kapılmadan “Baykal’a komplo” soruşturmasını aktif biçimde sahiplenmesi gerekiyordu; bu olmadı. “Tepki veren” değil, zaten o da yeterince yapılmıyor ama “takip eden”, inatla, ısrarla “hesap soran” olması gerekiyordu ki, kimse CHP liderine “Kasetle geldin” diyemesin, dese de sonunda mahcup edilsin...
Devam edelim...
Kılıçdaroğlu, “etkisiz muhalefet” eleştirisine cevaben şunları söylüyor: “Aslında çok şey yapıyoruz ama gereken ilgiyi görmüyor. Medyanın özgür olmadığını bildiğimiz için, normalde haber olması gerekenin de haber olmasını isteriz ama olmuyor. Medyanın üzerindeki baskıları biliyoruz”.
Şurası doğru: Türkiye’de basın özgürlüğü yok.
Basın özgürlüğünün olmadığı yerde “özgür seçim” yine de yapılabilir ama bu “adil bir seçim” olamaz. Seçimlerin adil olmadığı yerde, yani muhalefetin medyaya erişiminin sınırlandığı, engellendiği bir ülkede kamuoyu adilane bir biçimde oluşmaz. Bunun sonucunda seçmenin tercihi, yani “milli irade” sandığa kırılarak, sakatlanarak yansır. Böylece varılan yer, demokrasi değildir, “seçimli otoriter rejim”dir.
Ve yine doğrudur; medya muazzam bir baskı altında. CHP’nin muhalefetine dair haberler de medyayı teslim alan otosansürün kurbanları arasında.
Mamafih, bu baskı ve sınırlamalara karşı yaratıcı yöntemlerle mücadele etmek de muhalefetin görevi. Mesaj ve programı iletmek için yan yollar bulmak, sosyal medyayı kullanmak, medya üzerinden geçen yol kesilmişse, kapı kapı, sokak sokak, mahalle mahalle çalışmak...
AKP medyayla mı iktidar oldu, yoksa medyaya rağmen mi?
2002’de başbakan olmadan önce, Erdoğan’ın merkez medyadaki adı “Tayyip”ti, hatırlayın.
Kılıçdaroğlu, “CHP’nin etkili muhalefet ve siyaseti”ne dair örnekler de verdi.
“Hükümetin Suriye politikasına en etkili muhalefeti biz yaptık” dedi...
Beşir Atalay’ı kastederek “Bu ülkede ilk kez bir bakanın köstebeklik yaptığını açıkladık ama görevini sürdürüyor” dedi...
“Cezaevlerinde çocuklara tecavüzü biz gündeme getirdik” dedi...
Deprem bölgesi Van’a her hafta 6-7 milletvekili gönderdiklerini ve düzenli rapor hazırladıklarını söyledi.
“4+4+4”e karşı parlamentoda verdikleri mücadeleyi anımsattı.
Eğitim konusunda sundukları çözüm önerilerine değindi ve...
Birkaç kez, üzerine basarak, CHP’nin oluşturduğu bu gündemlerin medyada yeterince tartışılmadığından, “rüzgâr gibi gelip geçtiğinden” şikâyet etti.
“Biz görevimizi yapıyoruz; bu konuda bir endişemiz yok. Başbakan’ın sinirleri bozuluyorsa bizim muhalefetimiz yüzünden” dedi Kılıçdaroğlu.