İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

YAZAR YAZI

Kahramanlık devri bitti, hayırlı olsun

Kahramanlık devri bitti, hayırlı olsun

03 Ağustos 2011 Çarşamba, 07:11

Oray Eğin/Milliyet

Mustafa Kemal, Selanik'te değil de Diyarbakır'da doğsaydı... Soyadı olarak da Atatürk değil Atakürt verilseydi tarihimiz nasıl değişirdi... Ahmet Altan'ın bu fantezisi Milliyet gazetesinde yayımlandığında yer yerinden oynamıştı. Santral kilitlenmiş, laik-milliyetçi okurlar ayaklanmış, gazete içinden de Patronlar Katı'na ulaşacak kadar yoğun eleştiri almıştı.
Sonunda mecburen Ahmet Altan yukarıdan gelen talimatla kovuldu.
Milliyet o günlerde ilk kez dinamizm kazanıyor, kendinden konuşturuyor, yepyeni bir çehreye bürünüyordu. Dönemin Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir'in ilk hamlelerinden biri de Ahmet Altan'ın transferiydi.
Onunla beraber Can Dündar da Milliyet'te yazmaya başlamıştı.
'Atakürt' olayı gazetede bir milat oldu. Can Dündar hemen ertesi güne 'Kum akacak' diye bir yazı gönderdi; Altan'ın 'Kum saati' isimli köşesine gönderme. Yazı basılmadı.
Ahmet Altan'ın kovulması önce Can Dündar'ın, ardından da Ufuk Güldemir'in istifasıyla sonuçlandı.
'Bir yazarın düşünceleri yüzünden infaz edilmesi ileride başkalarının da atılmasına yol olmasın' diye vurup kapıyı çıktı Güldemir'le Dündar. Halbuki yeni gazetelerine geleli daha altı ay olmuştu.
O gün kapıyı vurup çıktılar ama...
Bu tercih sayesinde, yıllar sonra Hürriyet'te yazabildi Ahmet Altan. Ufuk Güldemir bu sayede Habertürk'ü kurdu, Can Dündar bu yüzden yine Milliyet'e dönebildi.
Bazen attığınız küçücük bir adımın ileride çok farklı sonuçları doğabiliyor.
Bazen de arkanızdan hiç kimsenin gelmediğini görüyorsunuz.
Ne ilginç, dün bir meslektaşının ifade özgürlüğü elinden alındığı için tavır koyan Can Dündar şimdi hedefte. Dün tepki gösterdiği düzen belli ki hiç değişmemiş, şimdi gelip onu vurdu. Bu sefer sesi kısılan o.
Daha birkaç ay öncesine kadar sunduğu haber bültenini 'Sadece Can Dündar için izleseniz de' diye tanıtan bir kanal bir yıldızından daha vazgeçiyor. Bunun ticari bir tercih olmadığı ortada. O halde bir meslek dayanışması göstermemiz gerekmiyor mu? İlk başta NTV'deki gazetecilerin bu konuda bir tavır koymaları doğru olmaz mı?
Yer yerinden oynamıyor.
Medya eskisi gibi olsaydı belki.
Kapıyı vurup çıkamayanları da anlıyorum. Hem tepki gösterecek kimse kalmadı: Sadece Can Dündar değil, bütün ekran yüzleri teker teker gönderiliyor. Kanal sadece habercilerden değil, haberden de vazgeçmeye toptan razı zaten. Bu kadar isim bir Marmaray etmiyormuş meğerse.
90'lı yıllarda hiçbir hesap yapmadan kapıyı vurup çıktığınızda sonuçlarına katlanmak zorunda değildiniz. Medya henüz 'tek ses' olmamıştı, farklı farklı patronlar, farklı iş olanakları vardı.
Aydın Doğan'ın Milliyet'inden istifa eden Can Dündar bir günde Dinç Bilgin'in Yeni Yüzyıl'ına dönebiliyordu. Ufuk Güldemir hemen Erol Aksoy'un Show TV'sinde yeniden işe başlayabiliyordu. Bu gruplar hem birbirleriyle rekabet ediyor, hem de ideolojik olarak farklıydı.
Bugünün medyasını 'monokültür' kelimesi açıklayabilir. Kapıyı vurup çıkarsanız bazı meslektaşlarımız gibi 'adada' yaşamaya, sakin bir erken emekliliğe razı olacaksınız. Çünkü size iş teklif etmeye cesaret edecek pek fazla kişi çıkmayacak.
Bu yüzden de meslektaşlarımızın yazıları sansürlenince, programları yayından kalkınca, hoyratça kapının önüne konduklarında sesimizi çıkartacak takatimiz kalmıyor. Patronlara da kızmak yersiz, bir yazarı taşımanın faturasının beş milyar dolar olduğunu biliyoruz.
Burası medya.
twitter.com/orayegin
facebook.com/oryegn

En seçici birinci sayfa
Batı dünyasının en önemli kültür-edebiyat dergilerinden Paris Review'ün editörü günümüzde yazarların en çok Roberto Bolano'yu taklit ettiğini söylüyor. Türkçede 'Vahşi Hafiyeler' ve 'Katil Orospular' isimli kitaplarından tanıdığımız Şilili yazarı 2003'te kaybettik. Kitapların ölümsüzlüğü bugün hala Bolano'nun tartışılmasından, ona öykünülmesinden belli.
Bu haberi geçen hafta Taraf'ın birinci sayfasında gördüm.
Bir süredir dikkat ediyorum, böylesi 'ezoterik' haberler bir tek Taraf'ın birinci sayfasında yer alıyor. Julian Barnes'ın Booker adaylığı, dünyanın en iyi restoranı El Bulli'nin kapanması ya da Venezüellalı asi gençleri klasik müzikle terbiye eden 'El Sistema' da Taraf'ın birinci sayfasında geçtiğimiz günlerde yer alan başka benzer türde haberler.
Solda akan küçük bir sütunda illa ki böyle ilgi çekici bir haber konuyor. Bana kalırsa yaptıkları en iyi iş bu. Bir de Yasemin Çongar'ın kitap yazıları.
Kitle gazetelerinden böyle bir şey beklemiyorum artık, umudumu kestim...
Ama Cumhuriyet, Radikal gibi 'belli bir kesime' hitap eden gazetelerde, kentli okuru tavlamak isteyen yayın organlarında neden böyle haberler göremiyoruz? Özellikle de birinci sayfada.
Çünkü bilmiyorlar, önemsemiyorlar, 'Kaç kişi bilir ki, kaç kişinin ilgisini çeker mi' diyorlar. Eski alışkanlıklardan kurtulamıyorlar.
Gerekirse beş kişinin ilgisini çeksin, ürünü 'farklılaştırma' bu gibi inceliklerde yatıyor oysa.

Bu haberi Radikal yazamaz
Elif Şafak'ın kapağında erkek kılığına girdiği 'İskender' kitabı çıktı. Herkesin içinde neler gizliymiş meğerse.
Giderek, Şafak'ın kitaplarıyla Serdar Ortaç'ın şarkıları benzeşiyor sanki: Her yaza bir ürün. Tutsa da tutmasa da...
Konumuz kitap değil, kapağı... Fazlasıyla 'aşırma' gibi duran o kapak.
Bu İnternet çağında 'hırsızlık' gizli kalır mı zannediyor acaba kapağı yapanlar?
'İskender' kapağının, Elif Şafak'ın üzerindeki takım elbiseden seçilen renklere kadar 'arak' olduğu hemen ortaya çıktı.
Klasik müzik dehasını anlatan 'Genius Within: The Inner Life of Gleen Gould' belgeselinin afişine kadar benziyor değil mi?
Kitabın kapağını 'Alametifarika' ajansından Uğurcan Ataoğlu yapmış. Gerçi belki 'çalmış' demek daha doğru olur. Alametifarikası bu olsa gerek!


Akşam
Oray EğinGoogle
Live
Facebook
Twitter
Digg

Favorilerime Ekle
Yazdır
E-mail olarak gönder

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız